Terkip Adı: Günlük okuma
Terkip Amacı: Tüm dilekleri gerçekleşir. Hacetleri verilir. Duaları k
Terkip Niyet: Allah rızası kazanmak ve hacetlerin giderilmesi
Okuma gün ve zamanı: Her gün Akşam Namazınadan Sonra () Terkibi Düzenle

Eûzu billahi mineş-şeytânirracîm. Bismillahirrahmanirrahîm. Elhamdülillah! Elhamdülillah! Elhamdülillahi Rabbil âlemin. Ves-salâtü vesselâmü alâ rasûlinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ecmaîn. Allahümme Salli ve Sellim ve Bârik Alâ Seyyidinâ Muhammedinil Fâtihi limâ Uğlika vel Hâtimi li mâ Sebeka ven Nâsırıl Hakkı bîl Hakkı Vel Hâdî ilâ Sıratıkel Müstekıymi Sallellahü Aleyhi ve Alâ Alihi Ve Ashâbihi Hakka Kadrihi ve Mikdârihil Aziym Ya Allah, Ya Rahman, Ya Rahıym, Ya Hayy, Ya Kayyum, Ya Hannan, Ya Mennan, Ya Bedi es semavati vel erdi ya Melikel Mülki Zül Celali ve İkram. Ey Vahid olan Allah'ım Ey Ahad olan Allah'ım Ey Daim olan Allah'ım Ey Baki olan Allah'ım Ey Kadim olan Allah'ım Ey Kadir olan Allah'ım Ey Şekur olan Allah'ım Senin Samadaniyyetinin, Ahadiyyetinin, Rübubiyyetinin var oluş sıfat, hak ve hürmetine sığınarak sana sesleniyorum: Ey yerleri ve gökleri yaratan, geceyi gündüze, gündüzü geceye katan, gizli ve açık her şeyi hakkıyla bilen, doğunun, batının, güneyin, kuzeyin, mülkün ve saltanatın ve bütün varlıkların sahibi, azameti ve yüceliği olan, ihsanı bol, rahmeti bol, esirgeyen, bağışlayan, lütfeden, gözden uzak gönle yakın, her şeye kadir olan, ol deyince olduran yüce ALLAH’ım! Şüphesiz Sen benim Rabbim ben de senin kulunum. Ben senin kulun olan ana-babamın evladıyım. Beni sen yarattın. Hayatım senin elindedir. Sen benimle ilgili hükmünde adalet sahibisin. Ben sana gücümün yettiği kadar verdiğim söz üzerindeyim. Ben seni hakkıyla övemem. Sen kendini övdüğün gibisin, Kâdiri mutlaksın, vâdinde sadıkı hafî ve sözünü mutlaka tutansın. Size şahdamarımızdan daha yakınım, bana dua edin, icabet edeyim buyurdun. ben de buna inandım ve işte huzurundayım. Ya rahman ben ancak sana ibadet eder, yalnız sana dua eder ve ancak senden yardım isterim, Senin emir, iraden ve iznin olmadan hiç bir şey husül bulamaz, zahirde yardım her kimin aracılığı ile gelirse gelsin yardımı yalnız senden bilirim, ancak senin için namaz kılar ve ancak sana secde ederim, yalnız sana yalvarır ve senin rızanı kazanmaya çalışırım. Bütün hamdü senalar, övgüler, dua ve niyazlar, yalvarış ve yakarışlar ancak sana mahsustur. Ya Rabbi, bana ve diğer yarattıklarına verdiğin maddi ve manevi nimetlerin sabah ve akşama dek bizim yanımızda kalması yalnızca sendendir. Senin ortağın yoktur, verdiklerin ve vermediklerin, vereceklerin ve vermeyeceklerin için sana hamd ve şükrediyorum. “SübhânAllahi ve bi-hamdihi sübhânAllahil-azîm” (x100) Ey sesleri işiten, duaları kabul eden, gizli ve aşikâreyi bilen Allah'ım. Fatiha, Bakara, En'âm ve Kâf, hâ, yâ, ayn, sâd hakkı için, Senin izzetinin, azametinin, hikmetinin, kutsiyetinin, cömertliğinin, gayb ilminde, gökte ve yerde kendin için tercih ettiğin, bilip bilmediğim tüm isim ve sıfatlarının, 7 kat göğü ve 7 kat yeri, bildiğimiz ve bilmediğimiz alemleri, canlı cansız varlıkları, mümin ve müminatı yok yerden var eden o zatı pak ismi şerifinin ve habibi ekremin Muhammet Mustafa (s.a.v) hürmeti için, ve okuyacağım sure ve ayetlerin hakkı için senin dostlarını araya koyarak senden istiyorum; Öncelikle senin rızanı ve Peygamberimizin (S.A.V.) şefaatini kazanmamı, bana, aileme, anneme ve babama ihsan ettiğin nimetine her daim şükretmemi ve razı olacağın ameller yapmamı nasip eyle, Rahmetinle beni dostun olan salih kulların arasına kat, toplantılarına beni de dahil et. (……… isteklerin ………) Tüm isim ve sıfatlarının, heybet, kuvvet, kudret ve lütfun hakkı için, resullerin hakkı için, kuran hakkı İçin, kurandaki her bir surenin, ayetin, harfin hakkı için şu saat müracaatıma, duama icabet eyle, yüklenmekte, aşmakta zorlandığım veya zorlandığımı düşündüğüm hacetlerimi, beni üzen mutsuz eden sıkıntılarımı gider. Rahmetinle beni istek ve arzularıma ulaştır, ey Erhamürrâhimîn olan Allah'ım. Ya Rabbi, sen okuyacaklarımın kolaylığını ver, kabulünde bana inayeti rabbaniyeni yaver ve hidayeti subhaniyeni rehber buyur, arapça okunmuş gerçekliğinde izzetinde kabul ve makbul ihsan eyle, hata, noksan ve fazlalarımı tamam say, okurken vesveseye ve dünya dersine düşmeden çarçabuk bitirmeyi nasip eyle. Ve mâ emrunâ illâ vâhıdetun ke lemhın bil basar(basari) (x7) Amin.

Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah'a sığınırım. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

Allah'a hamd olsun.
Allah'a hamd olsun.
Alemlerin Rabbi Allah'a hamd olsun.

Ve salat ve selam Resulullah Muhammed Efendimize ve O'nun âline ve eshabına olsun, Allah duanı cümlemiz yani hepimiz için kabul etsin.

Allah'ım! kapalılıkları açan,geçmişe son veren, hakka hakikatla destek olan, mahlukatı senin doğru yoluna ileten Efendimiz Muhammede(sav) O'nun aline ve Ashabına O'nun yüce Kadrü kıymetince Salat eyle, ve O'nu mübarek kıl.

Ya Allah, Ya Rahman, Ya Rahıym, Ya Hayy, Ya Kayyum, Ya Hannan, Ya Mennan, Ya Bedi es semavati vel erdi ya Melikel Mülki Zül Celali ve İkram.
Ey Vahid olan Allah'ım
Ey Ahad olan Allah'ım
Ey Daim olan Allah'ım
Ey Baki olan Allah'ım
Ey Kadim olan Allah'ım
Ey Kadir olan Allah'ım
Ey Şekur olan Allah'ım

Senin hiç bir şeye muhtaç olmadığın gibi hazinenden hiçbir şey eksilmemesinin ve kudretine de hiç bir şeyin ağır gelmemesi,
daha mükemmeli tasavvur edilemeyen birlik, ezelî ve ebedî tekliğinin,
Rablık, ilahlık, terbiye ediciliğinin
var oluş sıfat, hak ve hürmetine sığınarak sana sesleniyorum:

Ey yerleri ve gökleri yaratan, geceyi gündüze, gündüzü geceye katan, gizli ve açık her şeyi hakkıyla bilen, doğunun, batının, güneyin, kuzeyin, mülkün ve saltanatın ve bütün varlıkların sahibi, azameti ve yüceliği olan, ihsanı bol, rahmeti bol, esirgeyen, bağışlayan, lütfeden, gözden uzak gönle yakın, her şeye kadir olan, ol deyince olduran yüce ALLAH’ım.

Şüphesiz ben senin kulunum. Ben senin kulun olan ana-babamın evladıyım. Hayatım senin elindedir. Sen benimle ilgili hükmünde adalet sahibisin. Ben seni hakkıyla övemem. Sen kendini övdüğün gibisin. Ben ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım isterim, zahirde yardım her kimin aracılığı ile gelirse gelsin yardımı yalnız senden bilirim, ancak senin için namaz kılar ve ancak sana secde ederim, yalnız sana yalvarır ve senin rızanı kazanmaya çalışırım. Bütün hamdü senalar, övgüler, dua ve niyazlar, yalvarış ve yakarışlar ancak sana mahsustur.

Sen Kâdiri mutlaksın. Senin emir, iraden ve iznin olmadan hiç bir şey husül bulamaz. Sen vâdinde sadıkı hafî ve sözünü mutlaka tutansın. Size şahdamarımızdan daha yakınım, bana dua edin, icabet edeyim buyurdun. Bende buna inandım ve işte huzurundayım, yalnız sana dua edip, senden yardım istiyorum.

Ya Rabbi, bana ve diğer yarattıklarına verdiğin maddi ve manevi nimetlerin sabah ve akşama dek bizim yanımızda kalması yalnızca sendendir. Senin ortağın yoktur, sana hamd ve şükrediyorum.
“SübhânAllahi ve bi-hamdihi sübhânAllahil-azîm” (x100)

Ey sesleri işiten, duaları kabul eden, gizli ve aşikâreyi bilen Allah'ım.
Fatiha, Bakara, En'âm ve Kâf, hâ, yâ, ayn, sâd hakkı için,
Senin izzetinin, azametinin, hikmetinin, kutsiyetinin, cömertliğinin, gayb ilminde, gökte ve yerde kendin için tercih ettiğin, bilip bilmediğim tüm isim ve sıfatlarının, 7 kat göğü ve 7 kat yeri, bildiğimiz ve bilmediğimiz alemleri, canlı cansız varlıkları, mümin ve müminatı yok yerden var eden o zatı pak ismi şerifinin ve habibi ekremin Muhammet Mustafa (s.a.v) hürmeti için,
ve okuyacağım sure ve ayetlerin hakkı için senin dostlarını araya koyarak senden istiyorum;

Öncelikle senin rızanı ve Peygamberimizin (S.A.V.) şefaatini kazanmamı, bana, aileme, anneme ve babama ihsan ettiğin nimetine her daim şükretmemi ve razı olacağın ameller yapmamı nasip eyle,
Rahmetinle beni dostun olan salih kulların arasına kat, toplantılarına beni de dahil et.

(……… isteklerin ………)

Tüm isim ve sıfatlarının, heybet, kuvvet, kudret ve lütfun hakkı için, resullerin hakkı için, kuran hakkı İçin, kurandaki her bir surenin, ayetin, harfin hakkı için şu saat müracaatıma, duama icabet eyle, yüklenmekte, aşmakta zorlandığım veya zorlandığımı düşündüğüm hacetlerimi, beni üzen mutsuz eden sıkıntılarımı gider. Rahmetinle beni istek ve arzularıma ulaştır, ey Erhamürrâhimîn olan Allah'ım.

Ya Rabbi, sen okuyacaklarımın kolaylığını ver, kabulünde bana inayeti rabbaniyeni yaver ve hidayeti subhaniyeni rehber buyur, arapça okunmuş gerçekliğinde izzetinde kabul ve makbul ihsan eyle, hata, noksan ve fazlalarımı tamam say, okurken vesveseye ve dünya dersine düşmeden çarçabuk bitirmeyi nasip eyle.

Bizim (bir şeyi) takdir etmemiz ve (onun meydana gelmesi) göz kırpması gibi bir anlık bir (fiil)dir.(x7)
Amin.

Alahümme inni eselüke ya Rabbi, ya Rabbi, ya Rabbi,
Alahümme inni eselüke ya İlah, ya İlah, ya İlah,
Alahümme inni eselüke ya Allah, ya Allah, ya Allah,

Eûzu billahi mineş-şeytânirracîm. Bismillahirrahmanirrahîm.

Ya Eyyühellezine amenu tubu ilallahi tevbeten nasuha

Estağfirullah El Aziym ve etübü ileyk (x21)

İnnallahe vemela-iketehü yusallune alennebiyy ya eyyühellezine amenu sallu aleyhi vesellimu teslima (33.Ahzab/56)

Allahümme salli ala seyyidina muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed (x21)

Ütlü ma uhiye ileyke minel kitabi ve akimissalah innessalate tenha anil fahşa-i vel-münker velezikrullahi ekber vallahu ya'lemu ma tasne-un (29.Ankebut/45)

Ya eyyühellezine amenüzkurullahe zikran kesira (33.Ahzab/41)

Velillahil esma-ül hüsna fed-uhu biha (7.Araf/180)

Hüvellezi enzelessekinete fi kulubil mü'miniyn (48.Fetih/4)

Ellezine amenu vetetme-innü ulubuhum bizikrillah ela bizikrillahi tetme-innül kulub (13.Rad/28)

Ve iza se-eleke ibadi anni fe-inni karib ücibü da'vetedda-i iza deani felyestecibü li velyü'minü bi leallehüm yerşüdün

Ya Rabbi! Ya Rabbi! Ya Rabbi!
La ilahe illallah Muhammeden resulullah,
Ya Hu, Allah, Billah, Lillallah,
Kur'anı Kerim hakkı için
Destur bi izni Rabbihim
Destur bi izni Rabbihim
Destur bi izni Rabbihim Fa le men hü.

6/EN'ÂM-75: Ve kezâlike nurî ibrâhîme melekûtes semâvâti vel ardı ve li yekûne minel mûkınîn(mûkınîne).

50/KAF-22: fe keşefnâ anke gıtâeke fe besarukel yevme hadîdun.

54/KAMER-50: Ve mâ emrunâ illâ vâhıdetun ke lemhın bil basar(basari).

6/EN'ÂM-75:Ve böylece Biz, İbrâhîm (a.s)'a onun mûkınîn (yakîn hasıl edenlerden) olması için yerin ve göklerin (semaların) melekûtunu gösteriyoruz (gösteriyorduk).

50/KAF-22: İşte senden perdeni kaldırdık. Artık bugün senin görüşün keskindir.”

54/KAMER-50: Ve Bizim emrimiz, tek bir emirden başka bir şey değildir, gözün bir anlık bakışı gibidir

Allah'ım !
Niyet ettim, başta sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (SAV) efendimiz olmak üzere; Hz. Adem A.S. dan beri göndermiş olduğun bütün peygamberler, sevdiklerin, evliyalar, şühedalar, sıddıklar hürmetine, okumuş olduğum ve okuyacağım sure, ayet ve dualar hürmetine; bize mağfiret eylemen için, günahlarımızı affetmen için, sonsuz Rahmetinden bize de lütuf etmen için, en kısa zamanda biz emanetlerinin çektiği sıkıntılardan hayırlı bir şekilde bizleri kurtarıl rahatlamamızı nasip etmen için ve bil hassa senin rızan için, kendim ve ailem adına tevbe istiğfar etmeye ve okumaya.

Allah'ım! Ben sana gücümün yettiği kadar verdiğim söz üzerindeyim. Yaptığım kötülüklerden sana sığınırım. Verdiğin nimetlere karşı kusur ettim, nefsime zulmettim. Günahlarımı huzurunda itiraf eder, geçmiş ve gelecek günahlarımızın mağfiretini senden dilerim.
Ya Rabbim, benim, eşimin, çocuklarımızın ve 254 geçmiş ana ve babalarımızın üzerimizdeki beddualar, ahlar, kefaretler, kasemler, kul hakları, yerine getirilmemiş adaklar, gece ve gündüz, yalnız ve cemaatte, bilerek veya bilmeyerek, gizli aşikar, küçük büyük işlemiş olduğumuz tüm günahlar için, ettiğimiz ve ettiğimizden üstümüze dönenler için, sana karşı isyanlarımız için, tevbe ettikten sonra tekrar ettiğimiz bütün günahlar için, sana vaad edip sözümüzde durmadığımız bütün hareketlerimiz için, senin rızan için yapmayı kasdettiğimiz halde riya ile başkasını ortak ettiğimiz amellerimiz için sana istiğfar eder ve senden mağfiret dilerim, bizi mağfiret eyle, her ne şekilde olursa olsun bütün günahları senden başka kimse mağfiret edemez.
Allah'ım ben kendim ve saydıklarım adına
Tövbe ettim estağfurullah El Azim, el-kerîm, ellezî lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyü'l-kayyûmü ve etûbü ileyh (x7)

Sonunda:
"tevbe teabdin zâlimin li-nefsihî, lâ yemlikü li-nefsihî mevten ve lâ hayâten ve lâ nüşûrâ. Ve es-elühü't-tevbe teve'l-mağfirete ve'l-hidâyete lenâ, innehû, hüve't-tevvâbü'r-rahîm."

Ve nunezzilu minel kur'ani ma huve şifaun ve rahmetun lil mugminine ve la yeziduz zalimine illa hasaran Rabbena la tuziğ kulubena ba'de iz hedeytena veheb lena min ledunke rahmeten, inneke entel vehhab. (x7)

La İlahe İllallah, Muhammedün Resulullah

En son:
Lâ ilahe illallahü adede kelimâtihi, adede halkihî, zînete arşihî, milee semavâtihî, mislü zâlike maahü velhamdü lillahi mislü zâlike maahü,La yuhsihi melekun velâ gayruhu.

اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا وَمَوْلاَنَا مُحَمَّدٍ النَّبِيِّ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ وَسَلِّمْ عَدَدَ خَلْقِكَ وَرِضَاءَ نَفْسِكَ وَزِنَةَ عَرْشِكَ وَمِدَادَ كَلِمَاتِكَ

Allâhümme salli alâ seyyidinâ ve Mevlânâ Muhammed in nebiyyi ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim.
Adede halkıke ve ridâe nefsike vezinete arşike ve midâde kelimâtik.

اللَّهُ أَكْبَر

Allahü Ekber

Allah birdir

Es SalatuVe's-SelamuAleyke Ya RasulAllah!
Es SalatuVe's-SelamuAleyke Ya HabibAllah!
Es SalatuVe's-SelamuAleyke Ya NebiyAllah,
Es SalatuVe's-SelamuAleyke Ya NûreArşillah!
Es SalatuVe's-SelamuAleyke Ya HayraHalgillah!
Es SalatuVe's-SelamuAleyke Ya İbadillahisSalihin,
Es SalatuVe's-SelamuAleyke Ya Seyyidel Evveline Vel Ahirin!
Vel Hamdü Lillahi Rabbil Alemin!

1 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
2 الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
3 الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
4 مَلِكِ يَوْمِ الدِّينِ
5 إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ
6 اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ
7 صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ

1 Bismillâhir rahmânir rahîm
2 El hamdu lillâhi rabbil âlemîn (âlemîne)
3 Er rahmânir rahîm(rahîmi)
4 Mâliki yevmid dîn(dîne)
5 İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu)
6 İhdinâs sırâtel mustakîm(mustakîme)
7 Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn(dâllîne)

1 1-Rahmân ve rahîm olan Allah'ın ismi ile
2 2-Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’adır
3 3-Rahmân’dır, Rahîm’dir
4 4-Dîn gününün mâlikidir
5 5-(Allah'ım!) Yalnız Sana kul oluruz ve yalnız Senden İSTİANE (mürşidimizi) isteriz
6 6-(Bu istiane'n ile) bizi, SIRATI MUSTAKÎM'e hidayet et (ulaştır)
7 7-O yol (SIRATI MUSTAKÎM) ki; üzerlerine nimet verdiklerinin yoludur. Üzerlerine gadap duyulmuşların ve dalâlette kalmışların (Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin) yolu değil

1 إِذَا جَاء نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ
2 وَرَأَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ فِي دِينِ اللَّهِ أَفْوَاجًا
3 فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ إِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا

1 İzâ câe nasrullâhi vel fethu
2 Ve raeyten nâse yedhulûne fî dînillâhi efvâcâ(efvâcen)
3 Fe sebbih bi hamdi rabbike vestagfirhu, innehu kâne tevvâbâ(tevvâben)

1 1-Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman
2 2-Ve insanların grup grup Allah’ın dînine girdiğini gördüğün (zaman)
3 3-O zaman Rabbini hamd ile tespih et. Ve O’ndan mağfiret dile. Muhakkak ki O, tövbeleri kabul edendir

1 قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
2 اللَّهُ الصَّمَدُ
3 لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ
4 وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ

1 Kul huvallâhu ehad(ehadun)
2 Allâhus samed(samedu)
3 Lem yelid ve lem yûled
4 Ve lem yekun lehu kufuven ehad(ehadun)

1 1-De ki: “O Allah, Bir’dir (Tek’tir).
2 2-Allah Samed’dir (herşey O’na muhtaçtır, O, hiçbir şeye muhtaç değildir)
3 3-O, doğurmadı ve doğurulmadı
4 4-Ve O’nun bir dengi olmadı (olamaz)

2 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ (1000/2)
128 لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ (9/128)
129 فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ (9/129)

2 ( 1000/2) Bismillâhir rahmânir rahîm
128 (Tevbe 9/128) Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz(azîzun), aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mu’minîne raûfun rahîm(rahîmun)
129 (Tevbe 9/129) Fe in tevellev fe kul hasbiyallâh(hasbiyallâhu), lâ ilâhe illâ hûve, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm(azîmi)

2 (1000/2) Rahmân ve rahîm olan Allah'ın ismi ile
128 (9/128) Andolsun ki; size, sizin içinizden azîz bir Resûl geldi. Sizin üzüldüğünüz şey, O'na ağır gelir (O'nu üzer). Size çok düşkün, mü’minlere şefkatli ve merhametlidir
129 (9/129) Bundan sonra eğer onlar dönerlerse, o zaman onlara şöyle de: “Bana, Allah yeter (kâfidir), O’ndan başka ilâh yoktur. Ben, Allah’a tevekkül ettim (güvendim). Ve O, azîm arşın Rabbidir.

ALLAHIM;
Senin rızan için az önce okumuş olduğum sure ayet ve duaları;

başta sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (SAV) efendimiz olmak üzere; Hz. Adem A.S. dan beri göndermiş olduğun bütün peygamberlerin ve onları yoldaş edinenlerin,
4 Büyük Meleğin ve yaratılmış olan tüm Meleklerin, 4 Büyük Kitabın, 4 Büyük Halifenin, 4 Büyük Mezhep İmamının, 7 günün, 7 gezegenin, 12 burcun, 12 ayın, 4 mevsimin, 4 yönün ve 4 yönün rüzgârlarının, Arşın, Kürsünün, 7 kat yerin, denizlerin ve semanın,

Ashab-ı kiramın, Ashabı Uhudun, Ashabı Bedirin, Ashabı Kefhin, Ashabı güzin hazeratının, Ehli Beytin, 12 tarikat meşayıhlarının ervahını, Hz. Mehdinin, İlyas (a.s)'ın, İbni Sina'nın, Hızır Aleyhisselam'ın, Lokman Hekim'in, Veysel Karani'nin, Muhittin Arabi'nin, Hasan-i Şahseli'nin, İmam-ı Şibli’nin, Seyyid Süleyman El Hüseyni’nin, Abdülkadir Geylani'nin, İmam-ı Gazali’nin, Emir Sultan'ın, Hacı Bektaş-ı Veli'nin, Mevlan'nın, Şems'in, Ümmü Selemenin, Ladikli Seydi Ahmed'in ve Muğlalı Şahidi'nin, Battalgazideki Hasan Basri'nin, üç kardeşlerde, beş kardeşlerde, kırklarda yatanların, (............) adını bilmediğim ve bilipte hatırlamadığım bil cümle evliyaullahın ve yine katında makbul, arif, salih, veli ve sıddık kulların ile ahirete göç etmiş ve havas ilminde hayırla yüksek makamlara gelmiş zatların,

Mekke-i Mükerreme'nin, Medine-i Münevvere'nin, Kabe-i Muazzama'nın, Mescid-i Haram'ın, Mescid-i Kuddüs'ün, Mescid-i Aksa'nın, Arafat’ın, Merve’nin, Safa’nın, Hacerülesvetin, Hz. İbrahim'in Makamının ve katında kutsal olan tüm mekanların, yerlerin,

Gökte ve yerde, bildiğimiz ve bilmediğimiz alemlerde insi, cinni, ruhanilerden ve canlı cansız tüm yarattıklarından; sevdiklerinin, hoşnut olduklarının, rahmet ettiklerinin, cennete koyduğun ve koyacaklarının,

Güzel dinimiz ve vatanımız için senin yolunda savaşmış tüm komutan ve askerlerin ve rahmetine kavuşmuş şehitlerimizin,
Benim ve ailemin Hz. Adem A.S. a kadar bil cümle gelmiş geçmiş meftalarımızdan, topraklar altında hak ile yeksan olmuş, dünyada kimi kimsesi kalmamışlardan, isimleri unutulmuş, nesilleri kesilmiş, gariplerden, acizlerden ve dua bekleyenlerden iman etmiş olanların,

Benim, eşimim, çocuklarımızın, ana, baba ve kardeşlerimiz ile hepimizin eş ve çocuklarının,

senin emir ve müsaadenle bize yardım ve hizmet eden ve bu okuduklarımı duyup dinlemeye gelen, davetlerime icabet eden, bu ve okuduğum diğer duaları bize tavsiye eden, Kur'anı Kerim ve senin katında kutsal olan mekanların hizmetinde olan tüm yarattıklarının,

üzerlerine havale ederek hasıl olan sevabı ruhlarına ve ruhaniyetlerine bağışladım Ya Rabbim,

Senin bilinen ve bilinmeyen yüce isim ve sıfatlarının, peygamberler peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) efendimizin, KUR'AN-I KERİM’in nuru ve azametinin, sevdiklerinin, evliyaların, şuhedaların, sıddıkların hürmetine izzeti şerefinde kabul ve makbul ihsan eyle, her birini ayrı ayrı hissedar eyle YA RABBİ.

Ey sesleri işiten, duaları kabul eden, gizli ve aşikâreyi bilen Allah'ım.
Fatiha, Bakara, En'âm ve Kâf, hâ, yâ, ayn, sâd hakkı için, az önce okuduklarımın ve sevabını bağışladığım bu mübarek zatların ve mübarek yerlerin aşkı ve yüzü suyu hürmetine, okumuş olduğum ve okuyacağım sure, ayet, dua, zikir ve esmalardan sen haberdar ol, izzeti dergâhında kabul ve makbul ihsan eyle, Lütfunla hemen bu saatte hâcetlerimi gider, dileklerimi yerine getir, Ya Erhamürrâhimîn olan Allah'ım.

Eûzu billahi mineş-şeytânirracîm. Bismillahirrahmanirrahîm.
Sübhanallahü ve'l-hamdü lillahi ve lâ ilâhe illallahü ve'llahü ekber.
Ve lâ havle ve lâ kuvvee illâ billahi'l-aliyyi'l-azim.

Allah'ım !
Niyet ettim, başta sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (SAV) efendimiz olmak üzere; Hz. Adem A.S. dan beri göndermiş olduğun bütün peygamberler, sevdiklerin, evliyalar, şühedalar, sıddıklar hürmetine, okumuş olduğum ve okuyacağım sure, ayet ve dualar hürmetine; biz aciz kullarını korumana alman için, çektiğimiz sıkıntılardan, iç, dış ve ruhsal hastalıklarımızdan hayırlı bir şekilde bizleri kurtarıp rahatlamamızı nasip etmen için, sıhhat vermen için, canlı cansız yarattıklarından ve kendi amellerimiz sonucunda zarar görmememiz için, düşmanlık edenlerden, cümle makam, mevki ve söz sahiplerinden, kafir ve münafıklardan bizleri koruman ve onlara karşı galip getirmen için, üzüntü ve kederlerimizin kaldırman, heybet ve ihtişamımızı artırman, kapalı kapılarımızın biran önce açman ve bil hassa senin rızan için okumaya.

1 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
2 الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
3 الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
4 مَلِكِ يَوْمِ الدِّينِ
5 إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ
6 اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ
7 صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ

1 Bismillâhir rahmânir rahîm
2 El hamdu lillâhi rabbil âlemîn (âlemîne)
3 Er rahmânir rahîm(rahîmi)
4 Mâliki yevmid dîn(dîne)
5 İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu)
6 İhdinâs sırâtel mustakîm(mustakîme)
7 Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn(dâllîne)

1 1-Rahmân ve rahîm olan Allah'ın ismi ile
2 2-Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’adır
3 3-Rahmân’dır, Rahîm’dir
4 4-Dîn gününün mâlikidir
5 5-(Allah'ım!) Yalnız Sana kul oluruz ve yalnız Senden İSTİANE (mürşidimizi) isteriz
6 6-(Bu istiane'n ile) bizi, SIRATI MUSTAKÎM'e hidayet et (ulaştır)
7 7-O yol (SIRATI MUSTAKÎM) ki; üzerlerine nimet verdiklerinin yoludur. Üzerlerine gadap duyulmuşların ve dalâlette kalmışların (Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin) yolu değil

1 قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ
2 اللَّهُ الصَّمَدُ
3 لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ
4 وَلَمْ يَكُن لَّهُ كُفُوًا أَحَدٌ

1 Kul huvallâhu ehad(ehadun)
2 Allâhus samed(samedu)
3 Lem yelid ve lem yûled
4 Ve lem yekun lehu kufuven ehad(ehadun)

1 1-De ki: “O Allah, Bir’dir (Tek’tir).
2 2-Allah Samed’dir (herşey O’na muhtaçtır, O, hiçbir şeye muhtaç değildir)
3 3-O, doğurmadı ve doğurulmadı
4 4-Ve O’nun bir dengi olmadı (olamaz)

1 قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ
2 مِن شَرِّ مَا خَلَقَ
3 وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ
4 وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ
5 وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ

1 Kul eûzu bi rabbil felak(felakı)
2 Min şerri mâ halak(halaka)
3 Ve min şerri gâsikın izâ vekab(vekabe)
4 Ve min şerrin neffâsâti fîl ukadi
5 Ve min şerri hâsidin izâ hased(hasede)

1 1-De ki: “Ben, Felâk’ın Rabbine sığınırım.
2 2-Yarattıklarının şerrinden
3 3-Ve karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden
4 4-Ve düğümlere üfleyenlerin şerrinden
5 5-Ve haset ettiği zaman, haset edenin şerrinden

1 قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ
2 مَلِكِ النَّاسِ
3 إِلَهِ النَّاسِ
4 مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ
5 الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ
6 مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ

1 Kul eûzu bi rabbin nâs(nâsi)
2 Melikin nâs(nâsi)
3 İlâhin nâs(nâsi)
4 Min şerril vesvâsil hannâs(hannâsi)
5 Ellezî yuvesvisu fî sudûrin nâs(nâsi)
6 Minel cinneti ven nâs(nâsi)

1 1-De ki: “Ben insanların Rabbine sığınırım.
2 2-İnsanların melikine (mâlikine)
3 3-İnsanların İlâhı’na (sığınırım)
4 4-Hannasın vesveselerinin şerrinden
5 5-Ki o (hannas), insanların göğüslerine vesvese verir
6 6-İnsanlardan ve cinlerden (insanların Rabbine, Meliki’ne ve İlâhı’na sığınırım)

1 الم (2/1)
2 ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ (2/2)
3 الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ (2/3)
4 والَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ وَبِالآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ (2/4)
255 اللّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ (2/255)
256 لاَ إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَد تَّبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انفِصَامَ لَهَا وَاللّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ (2/256)
257 اللّهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُواْ يُخْرِجُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّوُرِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ أَوْلِيَآؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُم مِّنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ (2/257)
284 لِّلَّهِ ما فِي السَّمَاواتِ وَمَا فِي الأَرْضِ وَإِن تُبْدُواْ مَا فِي أَنفُسِكُمْ أَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُم بِهِ اللّهُ فَيَغْفِرُ لِمَن يَشَاء وَيُعَذِّبُ مَن يَشَاء وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (2/284)
285 آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ (2/285)
286 لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ (2/286)
54 إِنَّ رَبَّكُمُ اللّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ أَلاَ لَهُ الْخَلْقُ وَالأَمْرُ تَبَارَكَ اللّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ (7/54)
55 ادْعُواْ رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ (7/55)
56 وَلاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ بَعْدَ إِصْلاَحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًا إِنَّ رَحْمَتَ اللّهِ قَرِيبٌ مِّنَ الْمُحْسِنِينَ (7/56)
110 قُلِ ادْعُواْ اللّهَ أَوِ ادْعُواْ الرَّحْمَنَ أَيًّا مَّا تَدْعُواْ فَلَهُ الأَسْمَاء الْحُسْنَى وَلاَ تَجْهَرْ بِصَلاَتِكَ وَلاَ تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً (17/110)
111 وَقُلِ الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي لَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَم يَكُن لَّهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَلَمْ يَكُن لَّهُ وَلِيٌّ مِّنَ الذُّلَّ وَكَبِّرْهُ تَكْبِيرًا (17/111)
1 وَالصَّافَّاتِ صَفًّا (37/1)
2 فَالزَّاجِرَاتِ زَجْرًا (37/2)
3 فَالتَّالِيَاتِ ذِكْرًا (37/3)
4 إِنَّ إِلَهَكُمْ لَوَاحِدٌ (37/4)
5 رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِ (37/5)
6 إِنَّا زَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِزِينَةٍ الْكَوَاكِبِ (37/6)
7 وَحِفْظًا مِّن كُلِّ شَيْطَانٍ مَّارِدٍ (37/7)
8 لَا يَسَّمَّعُونَ إِلَى الْمَلَإِ الْأَعْلَى وَيُقْذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٍ (37/8)
9 دُحُورًا وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ (37/9)
10 إِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ (37/10)
11 فَاسْتَفْتِهِمْ أَهُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَم مَّنْ خَلَقْنَا إِنَّا خَلَقْنَاهُم مِّن طِينٍ لَّازِبٍ (37/11)
23 فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (55/23)
24 وَلَهُ الْجَوَارِ الْمُنشَآتُ فِي الْبَحْرِ كَالْأَعْلَامِ (55/24)
25 فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ (55/25)
21 لَوْ أَنزَلْنَا هَذَا الْقُرْآنَ عَلَى جَبَلٍ لَّرَأَيْتَهُ خَاشِعًا مُّتَصَدِّعًا مِّنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ (59/21)
22 هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ (59/22)
23 هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ (59/23)
24 هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْأَسْمَاء الْحُسْنَى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ (59/24)
1 قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِّنَ الْجِنِّ فَقَالُوا إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآنًا عَجَبًا (72/1)
2 يَهْدِي إِلَى الرُّشْدِ فَآمَنَّا بِهِ وَلَن نُّشْرِكَ بِرَبِّنَا أَحَدًا (72/2)
3 وَأَنَّهُ تَعَالَى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَدًا (72/3)
4 وَأَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى اللَّهِ شَطَطًا (72/4)

1 (Bakara 2/1) Elif, lâm, mim
2 (Bakara 2/2) Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn(muttekîne)
3 (Bakara 2/3) Ellezîne yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne)
4 (Bakara 2/4) Vellezîne yu’minûne bi mâ unzile ileyke ve mâ unzile min kablik(kablike) ve bil âhireti hum yûkınûn(yûkınûne)
255 (Bakara 2/255) Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm(kayyûmu), lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevm(nevmun), lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fil ard(ardı), menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznih(iznihî) ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti vel ard(arda), ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîm(azîmu)
256 (Bakara 2/256) Lâ ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel gayy(gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lânfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm(alîmun)
257 (Bakara 2/257) Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilân nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)
284 (Bakara 2/284) Lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), ve in tubdû mâ fî enfusikum ev tuhfûhu yuhâsibkum bihillâh(bihillâhu), fe yagfiru limen yeşâu ve yuazzibu men yeşâu, vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun)
285 (Bakara 2/285) Âmener resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî vel mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr(masîru)
286 (Bakara 2/286) Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirîn(kâfirîne)
54 (A'râf 7/54) İnne rabbekumullâhullezî halakas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmin summestevâ alâl arşı, yugşîl leylen nehâre yatlubuhu hasîsen veş şemse vel kamere ven nucûme musahharâtin bi emrihi, e lâ lehul halku vel emr(emru), tebârakallâhu rabbulâlemîn(âlemîne)
55 (A'râf 7/55) Ud'û rabbekum tedarruan ve hufyeh(hufyeten), innehu lâ yuhıbbul mu'tedîn(mu'tedîne)
56 (A'râf 7/56) Ve lâ tufsidû fîl ardı ba'de ıslâhıhâ ved'ûhu havfen ve tamaâ(tamaan) inne rahmetallâhi karîbun minel muhsinîn(muhsinîne)
110 (İsrâ 17/110) Kulid’ûllâhe evid’ûr rahmân(rahmâne), eyyen mâ ted’û fe lehul esmâul husnâ, ve lâ techer bi salâtike ve lâ tuhâfit bihâ vebtegı beyne zâlike sebîlâ(sebîlen)
111 (İsrâ 17/111) Ve kulil hamdu lillâhillezî lem yettehız veleden ve lem yekun lehu şerîkun fîl mulki ve lem yekun lehu veliyyun minez zulli ve kebbirhu tekbîrâ(tekbîren)
1 (Sâffât 37/1) Ves sâffati saffâ(saffen)
2 (Sâffât 37/2) Fez zâcirâti zecrâ(zecran)
3 (Sâffât 37/3) Fet tâliyâti zikrâ(zikran)
4 (Sâffât 37/4) İnne ilâhekum le vâhıdun
5 (Sâffât 37/5) Rabbus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ ve rabbul meşârık(meşârıkı)
6 (Sâffât 37/6) İnnâ zeyyennâs semâed dunyâ bi zîynetinil kevâkib(kevâkibi)
7 (Sâffât 37/7) Ve hıfzan min kulli şeytânin mârid(mâridin)
8 (Sâffât 37/8) Lâ yessemmeûne ilâl meleil a’lâ ve yukzefûne min kulli cânib(cânibin)
9 (Sâffât 37/9) Duhûran ve lehum azâbun vâsibun
10 (Sâffât 37/10) İllâ men hatıfel hatfete fe etbeahu şihâbun sâkibun
11 (Sâffât 37/11) Festeftihim e hum eşeddu halkan em men halaknâ, innâ halaknâhum min tînin lâzibin
23 (Rahmân 55/23) Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni)
24 (Rahmân 55/24) Ve lehul cevâril munşeâtu fîl bahri kel a’lâm(a’lâmi)
25 (Rahmân 55/25) Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni)
21 (Haşr 59/21) Lev enzelnâ hâzâl kur’âne alâ cebelin le raeytehu hâşian mutesaddian min haşyetillâh(haşyetillâhi), ve tilkel emsâlu nadribuhâ lin nâsi leallehum yetefekkerûn(yetefekkerûne)
22 (Haşr 59/22) Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huve, âlimul gaybi veş şehâdeti, huver rahmânur rahîm(rahîmu)
23 (Haşr 59/23) Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huve, el melikul kuddûsus selâmul mu’minul muheyminul azîzul cebbârul mutekebbir(mutekebbiru), subhânallâhi ammâ yuşrikûn(yuşrikûne)
24 (Haşr 59/24) Huvallâhul hâlikul bâriul musavviru lehul esmâul husnâ, yusebbihu lehu mâ fîs semâvâti vel ard(ardı) ve huvel azîzul hakîm(hakîmu)
1 (Cin 72/1) Kul ûhıye ileyye ennehustemea neferun minel cinni fe kâlû innâ semi’nâ kur’ânen acebâ(aceben)
2 (Cin 72/2) Yehdî ilâr ruşdi fe âmennâ bihî, ve len nuşrike bi rabbinâ ehadâ(ehaden)
3 (Cin 72/3) Ve ennehu teâlâ ceddu rabbinâ mâttehaze sâhıbeten ve lâ veledâ(veleden)
4 (Cin 72/4) Ve ennehu kâne yekûlu sefîhunâ alâllâhi şetatâ(şetatan)

1 (2/1) Elif, Lâm, Mim
2 (2/2) İşte bu Kitap ki, O’nda hiçbir şüphe yoktur. Takva sahipleri için bir hidayettir
3 (2/3) Onlar (takva sahipleridir) ki, gaybe (gaybte Allah’a) îmân ederler, namazlarını kılarlar ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infâk ederler (başkalarına verirler)
4 (2/4) Onlar (takva sahipleri) ki, sana indirilene ve senden önce indirilenlere (bütün semavî kitaplara) îmân ederler ve onlar ahirete yakîn hasıl ederler (yakîn seviyesinde kesin olarak inanırlar)
255 (2/255) Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur (Sadece O vardır). Hayy’dır Kayyum’dur. O’nu ne bir uyuklama ve ne de bir uyku hali tutmaz. Göklerde ve yerde olan herşey O’nundur. O'nun izni olmadan, O’nun katında kim şefaat etme yetkisine sahiptir? Onların önlerinde ve arkalarında olanları (geçmiş ve geleceklerini) bilir. Ve O’nun lminden, O’nun dilediğinden başka bir şey ihata edemezler (kavrayamazlar). O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Ve o ikisini muhafaza etmek (yerlerin ve göklerin dengesini korumak, gözetmek), Kendisine zor gelmez ve O Alâ’dır (çok yücedir), Azîm’dir (çok büyüktür)
256 (2/256) Dînde zorlama yoktur. irşad yolu (hidayet yolu, Allah’a ulaştıran yol), gayy yolundan (dalâlet yolundan, şeytana, cehenneme ulaştıran yoldan) açıkça (ayrılıp) ortaya çıkmıştır. Artık kim tagutu (şeytanı ve şeytana ulaştıran yolu) inkâr edip de Allah’a îmân ederse (mü’min olur, Allah’a ulaştıran yolu tercih ederse), böylece o, (Allah’tan) kopması mümkün olmayan urvetul vuskaya (sağlam bir kulba, mürşidin eline) tutunmuştur. Allah Sem’î’dir, Alîm’dir
257 (2/257) Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır
284 (2/284) Göklerde bulunanlar ve yerde bulunanlar (herşey) Allah’a aittir. Ve eğer siz nefslerinizde (içinizde) olanı açıklasanız veya onu gizleseniz de Allah, sizi onunla hesaba çeker. Artık dilediği kimseyi mağfiret eder, dilediği kimseyi azaplandırır. Ve Allah herşeye kaadirdir
285 (2/285) Resûl, Rabbinden kendisine indirilene îmân etti ve mü’minler de, hepsi Allah’a, O’nun meleklerine, kitaplarına ve resûllerine îmân etti. “Biz, O’nun resûlleri arasından (hiç) birini, diğerinden ayırmayız.” Ve “ışittik ve itaat ettik! Ve Rabbimiz, Senin mağfiretini (dileriz). Ve masîr (varış) Sana’dır (Sana doğru yola çıkarız ve Sana ulaşırız).” dediler
286 (2/286) Allah kimseyi gücünün yettiğinden başkasıyla mükellef kılmaz (sorumlu tutmaz). Kazandığı (dereceler) onundur ve iktisap ettiği (kazandığı negatif dereceler) de onundur (sorumluluğu onun üzerindedir). Rabbimiz! Şâyet unuttuysak veya hata yaptıysak bizi aheze etme (sorgulama). Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bizim üzerimize ağır yük yükleme. Rabbimiz, takat (güç) yetiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme. Ve bizi af ve mağfiret et ve bize rahmet et (Rahîm esması ile bize tecelli et, rahmet nurunu gönder). sen bizim Mevlâmız’sın. Artık kâfirler kavmine karşı bize yardım et
54 (7/54) Semaları ve arzı altı günde yaratan, muhakkak ki sizin Rabbiniz Allah'tır. Sonra arşa istiva etti. Gündüz, onu süratle talep eden (takip eden) gece ile örtülür. Ve güneş ve ay ve yıldızlar O’nun emrine musahhardır (boyun eğmişlerdir). Yaratma ve emir O’nun değil mi? Âlemlerin Rabbi mübarektir, şanı yücedir
55 (7/55) Rabbinize yalvararak ve gizlice dua edin. Muhakkak ki O, haddi aşanları sevmez
56 (7/56) Islâh olduktan sonra yeryüzünde fesat çıkarmayın. Allah’a korkarak ve umutla yalvarın. Şüphesiz ki Allah’ın rahmeti muhsinlere yakındır
110 (17/110) De ki: “Allah diye çağırın veya Rahmân diye çağırın. Nasıl çağırırsanız hepsi O’nun Esmaül Hüsnası’dır (Allah’ın en güzel isimleridir).” Namazında (sesini) yükseltme ve onu (sesini) alçaltma. Bu ikisi arasında bir yol tut
111 (17/111) Ve de ki: “Hamd, çocuk edinmeyen Allah’a mahsustur ve O’nun mülkte ortağı olmamıştır (yoktur). Ve (O, zillete düşmez) O’nun, Kendisini zilletten (kurtaracak) bir dosta (ihtiyacı) yoktur.” O’nu tekbir ile (üstün kılarak) yücelt (büyüklüğünü ifade et)
1 (37/1) Ve saf bağlayarak (huşû ile Allah’ın huzurunda) saf halinde bulunanlara andolsun
2 (37/2) Toplayıp sevkedenlere (sağ ve sol kanat velîlerine)
3 (37/3) Zikrederek (Kur’ân) tilâvet edenlere (okuyanlara) (andolsun)
4 (37/4) Muhakkak ki sizin İlâhınız, mutlaka Tek’tir
5 (37/5) Göklerin, yerin ve ikisi arasında olanların Rabbidir. Ve doğuların (da) Rabbidir
6 (37/6) Muhakkak ki Biz; dünya semasını, yıldızları ziynet kılarak süsledik
7 (37/7) Ve marid (azgın ve asi) şeytanların hepsinden muhafaza ederek
8 (37/8) Melei A’lâ’ya kulak verip dinleyemezler ve her taraftan atılırlar (kovulurlar)
9 (37/9) Kovulmuş olarak, onlar için kesilmeyen sürekli azap vardır
10 (37/10) Ancak kim bir söz kapıp kaçarsa, o taktirde kayıp giden yakıcı bir alev onu takip eder (ona ulaşır, yok eder)
11 (37/11) Hayır, onlardan fetva iste (sor): "Onlar mı yaratılış bakımından daha kuvvetli, yoksa Bizim (diğer) yarattıklarımız mı?" Muhakkak ki Biz, onları yapışkan nemli topraktan yarattık
23 (55/23) O halde siz (insan ve cin toplumu), Rabbinizin hangi ni’metlerini yalanlıyorsunuz
24 (55/24) Denizde akıp giden, dağlar gibi (yüksek) inşa edilmiş büyük gemiler O’nundur
25 (55/25) O halde siz (insan ve cin toplumu), Rabbinizin hangi ni’metlerini yalanlıyorsunuz
21 (59/21) Eğer Biz, bu Kur’ân’ı, dağa indirseydik, O’nu mutlaka, Allah’ın korkusundan huşû ile boynunu bükmüş, parça parça olmuş görürdün. Ve insanlar için bu misalleri veriyoruz. Umulur ki, böylece onlar tefekkür ederler
22 (59/22) O Allah ki, O’ndan başka İlâh yoktur. Gaybı (görünmeyeni) ve görüneni de O bilir. O; Rahmân’dır, Rahîm’dir
23 (59/23) O Allah ki; O’ndan başka İlâh yoktur, Melik’tir (hükümrandır), Kuddüs’tür (mukaddestir), Selâm’dır (selâmete erdirendir), Mü’mindir (emniyet verendir), Müheymin’dir (koruyup gözetendir), Azîz’dir (yücedir), Cabbar’dır (cebredendir), Mütekebbir’dir (pek büyük olandır). Allah, şirk koşulan şeylerden münezzehtir (uzaktır)
24 (59/24) O Allah ki; Yaratan’dır, Bâri’dir (yokken var eden), Musavvir’dir (şekil verendir), güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanlar O’nu tespih eder. Ve O; Azîz’dir (yücedir), Hakîm’dir (hüküm ve hikmet sahibidir)
1 (72/1) De ki: “Cinlerden bir topluluğun (Kur’ân) dinlediği, sonra: “Biz gerçekten harika, güzel bir Kur’ân işittik.” dedikleri bana vahyedildi.
2 (72/2) “O (Kur’ân), irşada ulaştırır, artık biz, O’na îmân ettik ve artık kimseyi Rabbimize asla ortak koşmayız.
3 (72/3) Ve bizim Rabbimizin şanı çok yücedir. O’nun, bir sahibe (eş) ve oğul edinmediğine (îmân ettik)
4 (72/4) Ve o bizim sefih (ahmak) olanımızın (iblisin), Allah’a karşı asılsız (saçma sapan şeyler) söylemiş olduğuna (inanıyoruz)

Bismillâhirrahmânirrahîm
Tehassan(na)tü bi zil mülki vel melekût aksem(na)tü zil ızzeti vel ceberût ve tevekkel(na)tü alel hayyil kayyûmil halimillezî lâ yenâmü ve lâ yemût dehal(na)tü fî hıfzıllâh dehal(na)tü fî amânillâh dehal(na)tü fî hırzillâh bi hakkı KAF HÂ YÂ AYN SÂD küfitü HÂ MÎM AYN SÎN KÂF humitü bi lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azıym inni tevekkeltü alellâhi rabbî ve rabbiküm mâ min dâbbetin illâ hüve âhızün bi nâsıyetihâ inne rabbî alâ sırâtın müstekıym. Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin zil hulukıl azıym ve alâ âlihî ve sahbihî bi adedi ılmillâhil azıym. Velhamdü lillâhi rabbil âlemîn.

أَلَمْ تَرَ إِلَى الْمَلإِ مِن بَنِي إِسْرَائِيلَ مِن بَعْدِ مُوسَى إِذْ قَالُواْ لِنَبِيٍّ لَّهُمُ ابْعَثْ لَنَا مَلِكًا نُّقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللّهِ قَالَ هَلْ عَسَيْتُمْ إِن كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ أَلاَّ تُقَاتِلُواْ قَالُواْ وَمَا لَنَا أَلاَّ نُقَاتِلَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَقَدْ أُخْرِجْنَا مِن دِيَارِنَا وَأَبْنَآئِنَا فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ تَوَلَّوْاْ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنْهُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ

لَّقَدْ سَمِعَ اللّهُ قَوْلَ الَّذِينَ قَالُواْ إِنَّ اللّهَ فَقِيرٌ وَنَحْنُ أَغْنِيَاء سَنَكْتُبُ مَا قَالُواْ وَقَتْلَهُمُ الأَنبِيَاء بِغَيْرِ حَقٍّ وَنَقُولُ ذُوقُواْ عَذَابَ الْحَرِيقِ

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ قِيلَ لَهُمْ كُفُّواْ أَيْدِيَكُمْ وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ إِذَا فَرِيقٌ مِّنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ كَخَشْيَةِ اللّهِ أَوْ أَشَدَّ خَشْيَةً وَقَالُواْ رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَ لَوْلا أَخَّرْتَنَا إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ قُلْ مَتَاعُ الدَّنْيَا قَلِيلٌ وَالآخِرَةُ خَيْرٌ لِّمَنِ اتَّقَى وَلاَ تُظْلَمُونَ فَتِيلاً

وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ ابْنَيْ آدَمَ بِالْحَقِّ إِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا فَتُقُبِّلَ مِن أَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الآخَرِ قَالَ لَأَقْتُلَنَّكَ قَالَ إِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّهُ مِنَ الْمُتَّقِينَ

قُلْ مَن رَّبُّ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ قُلِ اللّهُ قُلْ أَفَاتَّخَذْتُم مِّن دُونِهِ أَوْلِيَاء لاَ يَمْلِكُونَ لِأَنفُسِهِمْ نَفْعًا وَلاَ ضَرًّا قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الأَعْمَى وَالْبَصِيرُ أَمْ هَلْ تَسْتَوِي الظُّلُمَاتُ وَالنُّورُ أَمْ جَعَلُواْ لِلّهِ شُرَكَاء خَلَقُواْ كَخَلْقِهِ فَتَشَابَهَ الْخَلْقُ عَلَيْهِمْ قُلِ اللّهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُ

(2/246) E lem tera ilel melei min benî isrâîle min ba’di mûsâ, iz kâlû li nebiyyin lehumub’as lenâ meliken nukâtil fî sebîlillâh(sebîlillâhi), kâle hel aseytum in kutibe aleykumul kıtâlu ellâ tukâtil(tukâtilû), kâlû ve mâ lenâ ellâ nukâtile fî sebîlillâhi ve kad uhricnâ min diyârinâ ve ebnâinâ fe lemmâ kutibe aleyhimul kıtâlu tevellev illâ kalîlen minhum vallâhu alîmun biz zâlimîn(zâlimîne) + Kadirün ala ma yürid.(x3) (3/181) Lekad semiallâhu kavlellezîne kâlû innallâhe fakîrun ve nahnu agniyâu se nektubu mâ kâlû ve katlehumul enbiyâe bi gayri hakkın, ve nekûlu zûkû azâbel harîk(harîki) + Kaviyyün la yehtacü ila muinin.(x3) (4/77) E lem tera ilâllezîne kîle lehum kuffû eydiyekum, ve ekîmus salâte ve âtûz zekât(zekâte), fe lemmâ kutibe aleyhimul kıtâlu izâ ferîkun minhum yahşevnen nâse ke haşyetillâhi ev eşedde haşyeh(haşyeten), ve kâlû rabbenâ lime ketebte aleynâl kıtâl(kıtâle), lev lâ ahhartenâ ilâ ecelin karîb(karîbin). Kul metâud dunyâ kalîl(kalîlun), vel âhıratu hayrun li menittekâ ve lâ tuzlemûne fetîlâ(fetîlen) + Kahharın limen tega ve asa.(x3) (5/27) Vetlu aleyhim nebeebney âdeme bil hakkı iz karrabâ kurbânen fe tukubbile min ehadihimâ ve lem yutekabbel minel âhar(âhari) kâle le aktulenneke, kâle innemâ yetekabbelullâhu minel muttekîn(muttekîne) + Kuddusun yehdi men yeşaü.(x3) (13/16) Kul men rabbus semâvâti vel ard(ardı), kulillâh(kulillâhu), kul e fettehaztum min dûnihî evliyâe lâ yemlikûne li enfusihim nef’an ve lâ darrâ(darren), kul hel yestevil a’mâ vel basîru em hel testevîz zulumâtu ven nûr(nûru), em cealû lillâhi şurakâe halakû ke halkıhî fe teşâbehel halku aleyhim, kulillâhu hâliku kulli şey’in ve huvel vâhidul kahhâr(kahhâru) + Kayyumun yerzuku men yeşau'l kuvvete. (x3)

Hz. Musa’dan sonra, İsrailoğulları’ndan ileri gelenleri görmedin mi? Kendi peygamberlerine: “Bizim için bir melik beas et (görevlendir) de Allah’ın yolunda savaşalım.” demişlerdi. (O Peygamber de) dedi ki: “Eğer savaş sizin üzerinize yazılırsa (farz kılınırsa) sizin savaşmamanızdan korkulur." (İleri gelenler): “Biz niçin Allah’ın yolunda savaşmayalım? Yurtlarımızdan ve oğullarımız (arasından) çıkarılmıştık.” dediler. Fakat savaş onların üzerine yazılınca (farz kılınınca) onlardan pek azı hariç, hepsi yüz çevirdiler. Ve Allah zâlimleri en iyi bilendir

Andolsun ki: "Muhakkak ki Allah fakirdir, biz zenginiz" diyen o kimselerin sözünü Allah işitti. Biz onların söylediklerini ve peygamberlerini haksız yere öldürmelerini yazacağız. Ve onlara: "yakıcı azabı tadın" diyeceğiz

Kendilerine: “Ellerinizi (savaştan) çekin, namazı kılın ve zekâtı verin.” denilen kimseleri görmedin mi? Halbuki onların üzerine savaş yazıldığı (farz kılındığı) zaman, onlardan bir kısmı, (düşmanları olan) insanlardan, Allah’tan korkar gibi veya daha da çok korkarlar ve: “Rabbimiz niçin üzerimize savaşı farz kıldın, bizi yakın bir zamana kadar tehir etseydin (geciktirseydin) olmaz mıydı?” dediler. De ki: “Dünya metaı (menfaati) azdır ve ahiret ise takva sahibi olan kimseler için daha hayırlıdır. Ve siz, kıl kadar (hurma çekirdeğindeki lif kadar bile) zulmedilmezsiniz.

Ve onlara Adem’in iki oğlunun haberini (kıssasını, aralarında geçen olayı) hakkıyla oku, Allah’a yaklaştıracak kurban sunmuşlardı, (Kurban) ikisinin birinden kabul edilir ve diğerinden ise kabul edilmez. (Kurbanı kabul edilmeyen) “Seni mutlaka öldüreceğim” dedi. O da, “Allah sadece takvâ sahiplerinden kabul eder.” dedi

“Semaların ve yeryüzünün Rabbi kimdir?” de. “Allah’tır” de. Artık ondan başka kendilerine bile fayda ve zararı olmayan dostlar mı edindiniz? “Gören ve görmeyen bir olur mu? Veya karanlıklar ile nur bir olur mu?” de. Yoksa onlar, onun yaratması gibi yaratan ortaklar kıldılar da, böylece bu yaratma onlara benzer mi göründü? De ki: “Allah, herşeyin yaratıcısıdır.” Ve O, tek Kahhar (kahreden), herşeye gücü yeten, en kuvvetli olandır

Amentü billahi ve melâiketihi,
ve kütübihî ve rusülihî ve'l yevmi'l-âhıri
ve bi'l-kaderi, hayrihî ve şerrihi mina'llâhi teâlâ
ve'l-ba'sü ba'de'l mevt.
Haggun, Eşhedü en lâ ilâhe illAllâh ve eşhedü enne
Muhammeden abdühû ve rasûlühü.

Ben Allâh-ü Te'âlâ'ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allâh-ü Te'âlâ'nın yaratmasıyla olduğuna inandım.
Öldükten sonra dirilmek de haktır. Ben şahadet ederim ki, Allâh-ü Te'âlâ'dan başka ilâh yoktur.
Ve yine şahadet ederim ki, Muhammed (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) O'nun kulu ve peygamberidir.

Allah'ım senin rızan için az önce okuduğum sure, ayet ve duaları; Benim, eşimin, çocuklarımızın, ana, baba ve kardeşlerimiz ile hepimizin eş ve çocuklarının, baktığımız ve bizimle yaşayan hayvanlarımızın (...); üstüne, altına, önüne, arkasına, sağına, soluna, evlerimizin içinin dışının, bulunduğu bahçe ve apartmanların, mallarımızın, mülklerimizin, arabalarımızın, bulunacağımız mekanların ve bineceğimiz vasıtaların, bizim olan ve saydığım mekanlarda bulunan tüm eşyaların; tavanına, tabanına, kuzeyine, güneyine, doğusuna, batısına havale ettim gönderdim. Sen böylece kabul eyle ve biz aciz kullarını ve saydığım mekanlar ile mallarımızı; gelmiş ve gelecek olan her türlü; kötülükten, fenalıktan, azgınlıktan, hayasızlıktan, beddua ve ahtan, kasemlerden, okuma ve yazmalardan, kem gözden, nazardan, haset ve düşmanlıktan, haşere ve eziyet veren şeylerden, zehirlerden, iç, dış ve ruhsal hastalıklardan, kötülüklerden ve maddi, manevi zararlardan, kazalardan, afetlerden, belalardan, dava ve cezalardan, borçlardan, bizleri üzecek, yoracak, mutsuz edecek, bilinen ve akla gelmeyen her türlü musibetten, malımızın mülkümüzün paramızın maaşımızın değer kaybetmesinden, eksilmesinden, kesilmesinden yarattıklarının karşısında boyun eğmekten, zelil ve rezil rüsva olmaktan ve gördüğümüz günden geri kalmaktan, bu günümüzü arar olmaktan, dirlik, düzen ve bütünlüğümüzün bozulmasından, korktuğumuz şeylerle sınanmaktan, sana ibadet ve seni zikirden uzaklaşmaktan, şeytan ve şeytana uyanlara kanmaktan, sana karşı isyankar olmaktan, şeytanların, ifritlerin, iblislerin, üfürükçülerin, falcıların, insi, cinni ve ruhaniler ile canlı cansız bütün yarattıklarının; şerlerinden, musallatlarından, vesvese ve saptırmalarından, fallarımıza bakıp bize ve bize ait olanlara üfürmelerinden, bizleri yanıltmalarından ve korkutmalarından, hile ve düzenbazlıklarından, bizlere verebilecekleri bütün zararlardan, tüm bunlara sebep olmaktan ve sebep olabilecek amel işlemekten; ismi azamının, bilinen ve bilinmeyen yüce isimlerinin ve sıfatlarının, sevdiklerinin, evliyaların, şühedaların, sıddıkların, peygamberler ve peygamberimiz Hz. Muhammet Mustafa SAV. ve az önce okuduğum sure, ayet ve duaların hakkı için fecrden arşa, A’dan Z’ye, Eliften Y’ye, geceden sabaha, sabahtan geceye kadar, hesap günü huzuruna çıkıncaya kadar Allahım sen hıfz eyle. Allahım sen hıfz eyle. Allahım sen hıfz eyle ve bana kaldıramayacaklarımı yükleme. Allah'ım dualarıma tez zamanda icabetine bir engel var ise muhakkak ki bizim kusurumuzdandır, öncelikle okuduklarımın hürmetine lütfunla o engeli sonrasında da saydıklarımdan üzerimde olan ve üzerime gelebilecek olanlarını kaldır, bağlanmış kısmetimi, açılmamış kapılarımı, kapanmış yollarımı, nusret ve zafer kapılarını biran önce aç, bahtımı, rızkımı, gönlümü, ilmimi genişlet. Cümle mevki, makam ve söz sahiplerini, hakimleri, devlet adamlarını bana musahhar eyle, bunların ve münafıkların, hasetçilerin, düşmanlık edenlerin, cümle yarattıklarının karşısında, yüzümü döndüğüm her yerde, söz konuştuğum herkese karşı; heybet ve ihtişamımı, saygınlığımı, üstünlüğümü artır, beni bunlara karşı galip getir, bana ve sevdiklerime bunlardan sadece yardım ve iyilik göster, bunlardan müracaatlarıma razı olacağım şekilde icabetlerini nasip et. Ya Baligu Emrih ve yine böylece bizlere, sevdiklerimize ve soyumuzdan olacaklara; bilerek veya bilmeyerek zarar vermek isteyen veya zarar verebilecek olan, bize sıkıntı ve dert getirecek olan insi, cinni ve ruhaniler ile canlı cansız tüm yarattıklarını bizden uzak tut. Senin izninle bana hizmet eden, sözümü dinleyen, yardım edenleri ise sülalesi ile birlikte tüm okuduklarımın sevabından nasiplendir. (Şahadet parmağın ile etrafında daire çizerek) Allah'ım hesap günü senin huzuruna çıkana kadar kendimi ve saydıklarımı sana emanet ediyor ve senin korumana bırakıyorum.

Allahumme Salli Alâ Seyyidina Muhammedin Ve Ala Ali Seyyidina Muhammed

1 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
2 الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
3 الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
4 مَلِكِ يَوْمِ الدِّينِ
5 إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ
6 اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ
7 صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ

1 Bismillâhir rahmânir rahîm
2 El hamdu lillâhi rabbil âlemîn (âlemîne)
3 Er rahmânir rahîm(rahîmi)
4 Mâliki yevmid dîn(dîne)
5 İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu)
6 İhdinâs sırâtel mustakîm(mustakîme)
7 Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn(dâllîne)

1 1-Rahmân ve rahîm olan Allah'ın ismi ile
2 2-Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’adır
3 3-Rahmân’dır, Rahîm’dir
4 4-Dîn gününün mâlikidir
5 5-(Allah'ım!) Yalnız Sana kul oluruz ve yalnız Senden İSTİANE (mürşidimizi) isteriz
6 6-(Bu istiane'n ile) bizi, SIRATI MUSTAKÎM'e hidayet et (ulaştır)
7 7-O yol (SIRATI MUSTAKÎM) ki; üzerlerine nimet verdiklerinin yoludur. Üzerlerine gadap duyulmuşların ve dalâlette kalmışların (Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin) yolu değil

Allah'ım !
Niyet ettim, başta sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (SAV) efendimiz olmak üzere; Hz. Adem A.S. dan beri göndermiş olduğun bütün peygamberler, sevdiklerin, evliyalar, şühedalar, sıddıklar hürmetine, okumuş olduğum ve okuyacağım sure, ayet ve dualar hürmetine; senin emrin ve izninle okuduklarımın görevlilerinin teşrifi ve yardımı, bildiğim ve bilmediğim faydalarını lütfetmen, en kısa zamanda ben aciz kulunun hacetlerini hayırlı bir şekilde giderip, dualarımı katında kabul ve makbul ihsan eyleyip tez zamanda icabet eylemen ve bil hassa senin rızan için için okumaya zikretmeye.

Ey okuduklarımın sevabını ruh ve ruhaniyetine bağışladığım Allah dostları S.A.V.
Allah (cc) rızası için ve izniyle, Mübareklerinizle birlikte yanıma gelmenizi ve bana katılmanızı istiyorum S.A. ve A.S.

2 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ (1000/2)
30 إِنَّهُ مِن سُلَيْمَانَ وَإِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ (27/30)
31 أَلَّا تَعْلُوا عَلَيَّ وَأْتُونِي مُسْلِمِينَ (27/31)
19 وَفُتِحَتِ السَّمَاء فَكَانَتْ أَبْوَابًا (78/19)

2 ( 1000/2) Bismillâhir rahmânir rahîm
30 (Neml 27/30) İnnehu min suleymâne ve innehu bismillâhir rahmânir rahîm(rahîmi)
31 (Neml 27/31) Ellâ ta’lû aleyye ve’tûnî muslimîn(muslimîne)
19 (Nebe 78/19) Ve futihatis semâu fe kânet ebvâbâ(ebvâben)

2 (1000/2) Rahmân ve rahîm olan Allah'ın ismi ile
30 (27/30) Muhakkak ki o Süleyman (A.S)’dan. Ve gerçekten o, Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adı’yla (başlıyor)
31 (27/31) Bana karşı büyüklük taslamayın. Ve bana teslim olmak üzere gelin
19 (78/19) Ve sema açılmış, böylece kapılar oluşmuştur

29 إِن كَانَتْ إِلاَّ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ خَامِدُونَ (36/29)
51 وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَإِذَا هُم مِّنَ الْأَجْدَاثِ إِلَى رَبِّهِمْ يَنسِلُونَ (36/51)
52 قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَن بَعَثَنَا مِن مَّرْقَدِنَا هَذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمَنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ (36/52)
53 إِن كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ (36/53)
1 وَالصَّافَّاتِ صَفًّا (37/1)
2 فَالزَّاجِرَاتِ زَجْرًا (37/2)
3 فَالتَّالِيَاتِ ذِكْرًا (37/3)
4 إِنَّ إِلَهَكُمْ لَوَاحِدٌ (37/4)
5 رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ الْمَشَارِقِ (37/5)
6 إِنَّا زَيَّنَّا السَّمَاء الدُّنْيَا بِزِينَةٍ الْكَوَاكِبِ (37/6)
7 وَحِفْظًا مِّن كُلِّ شَيْطَانٍ مَّارِدٍ (37/7)
8 لَا يَسَّمَّعُونَ إِلَى الْمَلَإِ الْأَعْلَى وَيُقْذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٍ (37/8)
9 دُحُورًا وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ (37/9)

Ruhanilerle irtibat konusunda başarıya ulaşamayan bir kimse, davet için çalışma yaparken bu ayetleri sabah akşam 101 defa okumaya devam ederse başarı ve icabet çabuklaşmış olur.
Bazı havas alimleride; oruç ve riyazetle bu ayetleri günde 1000 defa okumaya devam eder ve okuma esnasında cavi, ak günlük ve kizbere tütsü ederse istediği ruhaniyi/hadimi elde eder! demişlerdir.

29 (Yâsîn 36/29) İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten fe izâ hum hâmidûn(hâmidûne)
51 (Yâsîn 36/51) Ve nufiha fîs sûri fe izâ hum minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn(yensilûne)
52 (Yâsîn 36/52) Kâlû yâ veylenâ men beasenâ min merkadinâ, hâzâ mâ vaader rahmânu ve sadakal murselûn(murselûne)
53 (Yâsîn 36/53) İn kânet illâ sayhaten vâhıdeten fe izâ hum cemîun ledeynâ muhdarûn(muhdarûne)
1 (Sâffât 37/1) Ves sâffati saffâ(saffen)
2 (Sâffât 37/2) Fez zâcirâti zecrâ(zecran)
3 (Sâffât 37/3) Fet tâliyâti zikrâ(zikran)
4 (Sâffât 37/4) İnne ilâhekum le vâhıdun
5 (Sâffât 37/5) Rabbus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ ve rabbul meşârık(meşârıkı)
6 (Sâffât 37/6) İnnâ zeyyennâs semâed dunyâ bi zîynetinil kevâkib(kevâkibi)
7 (Sâffât 37/7) Ve hıfzan min kulli şeytânin mârid(mâridin)
8 (Sâffât 37/8) Lâ yessemmeûne ilâl meleil a’lâ ve yukzefûne min kulli cânib(cânibin)
9 (Sâffât 37/9) Duhûran ve lehum azâbun vâsibun

29 (36/29) (Onların cezası) sadece bir sayha (şiddetli ses dalgası) oldu. O zaman onlar sönenler oldular
51 (36/51) Ve sur’a üfürülmüştür. İşte o zaman onlar, mezarlarından Rab’lerine koşarlar (uçarlar, yükselirler)
52 (36/52) "Eyvahlar olsun bize, mezarlarımızdan bizi kim beas etti (kaldırdı)? Bu, Rahmân’ın vaadettiği şeydir. Ve resûller doğru söylemişler." dediler
53 (36/53) Sadece tek bir sayha (şiddetli ses dalgası)! İşte o zaman onlar, hepsi huzurumuzda hazır bulunanlardır
1 (37/1) Ve saf bağlayarak (huşû ile Allah’ın huzurunda) saf halinde bulunanlara andolsun
2 (37/2) Toplayıp sevkedenlere (sağ ve sol kanat velîlerine)
3 (37/3) Zikrederek (Kur’ân) tilâvet edenlere (okuyanlara) (andolsun)
4 (37/4) Muhakkak ki sizin İlâhınız, mutlaka Tek’tir
5 (37/5) Göklerin, yerin ve ikisi arasında olanların Rabbidir. Ve doğuların (da) Rabbidir
6 (37/6) Muhakkak ki Biz; dünya semasını, yıldızları ziynet kılarak süsledik
7 (37/7) Ve marid (azgın ve asi) şeytanların hepsinden muhafaza ederek
8 (37/8) Melei A’lâ’ya kulak verip dinleyemezler ve her taraftan atılırlar (kovulurlar)
9 (37/9) Kovulmuş olarak, onlar için kesilmeyen sürekli azap vardır

Allah'ım !
Niyet ettim, başta sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (SAV) efendimiz olmak üzere; Hz. Adem A.S. dan beri göndermiş olduğun bütün peygamberler, sevdiklerin, evliyalar, şühedalar, sıddıklar hürmetine, okumuş olduğum ve okuyacağım sure, ayet ve dualar hürmetine; en kısa zamanda emanetinin, ben aciz kulunun (hacetini) gidermen için okumaya.

1 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
2 الْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
3 الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
4 مَلِكِ يَوْمِ الدِّينِ
5 إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ
6 اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ
7 صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ

1 Bismillâhir rahmânir rahîm
2 El hamdu lillâhi rabbil âlemîn (âlemîne)
3 Er rahmânir rahîm(rahîmi)
4 Mâliki yevmid dîn(dîne)
5 İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu)
6 İhdinâs sırâtel mustakîm(mustakîme)
7 Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn(dâllîne)

1 1-Rahmân ve rahîm olan Allah'ın ismi ile
2 2-Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’adır
3 3-Rahmân’dır, Rahîm’dir
4 4-Dîn gününün mâlikidir
5 5-(Allah'ım!) Yalnız Sana kul oluruz ve yalnız Senden İSTİANE (mürşidimizi) isteriz
6 6-(Bu istiane'n ile) bizi, SIRATI MUSTAKÎM'e hidayet et (ulaştır)
7 7-O yol (SIRATI MUSTAKÎM) ki; üzerlerine nimet verdiklerinin yoludur. Üzerlerine gadap duyulmuşların ve dalâlette kalmışların (Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin) yolu değil

Ya Allah ya Allah ya Allah
huve rabbu muse alimil ğaybi veşşehedeti ve ezine finnesi bil hacci yetuke ricelen ve ala külle damirin yetine min külle feccin amik.
Ecibu ya Cebrail(AS), Azrail(AS), Mikail(AS) ve İsrafil(AS) ve ecibu ya muvekkiline aksamtü aleyküm, melaiketi ve hadimu
(............) ruhanniyetül aksam tü aleyküm melaiketül azam (............) ve ecibu daveti ve ahderu hadim hazel yevm melaiketi ve hadimu
(günün meleği ve görevlisi konulabilir) ma'en en tehduru makami ve takdeu haceti ve
(....... celbir rızkılvasiatı bereketihi ve bil hayr serian acileten minel berk fi hazelmekan ve ebka)
bi hakki Allah(CC) ve bi hurmeti nebiyyine ve seyyidine Muhammedin Sallallahu Tea'la aleyhi ve sellim madamal leyli ven nehar ila yemil haşri vel karar bi hakkil mektubi ala hatemi süleyman ve bi hakki (hazihis ..........hil azim.)
El vahen, El vahen, El vahen, El acele, El acele, El acele, Es saete, Es saete, Es saete. İnnelahe yefalü ma yürid tarfatülayn

حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَك۪يلُ

Süleyman el Hüseyni R.A. kitabında bu zikri paylışıp izin vermiştir.

"Hasbiyalah"

"Hasbunâllâhu ve ni’mel vekîl"

Sonununda;
ve ni’mel vekîylü ni’mel mevla ve ni’mel nasiyrü ğufraneke ğufraneke ğufraneke rabbena ve ileykel masıyrü

Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.

O ne güzel vekil, ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcıdır.

ve kâlû hasbunâllâhu se yu’tinâllâhu min fadlihî ve resûluhû

Allah bize kâfidir, Allah ve O'nun Resûl'ü bize yakında fazlından verecek.

Allahümme inni es'elüke bi hakkı Hasbünallahü ve Ni’mel-Vekil ve Nimel Mevla ve Nimen Nesir Ğufrâneke Rabbenê ve İleykel Mesîr ve lâ havle ve lâ kuvvete ve lâ kudrete ve lâ heybete ve lâ azamete illâ billahil-aliyyil-Azim.

Ya Allah ya Allah ya Allah
huve rabbu muse alimil ğaybi veşşehedeti ve ezine finnesi bil hacci yetuke ricelen ve ala külle damirin yetine min külle feccin amik.
Ecibu ya Cebrail(AS), Azrail(AS), Mikail(AS) ve İsrafil(AS) ve ecibu ya muvekkiline aksamtü aleyküm, melaiketi ve hadimu
(............) ruhanniyetül aksam tü aleyküm melaiketül azam (............) ve ecibu daveti ve ahderu hadim hazel yevm melaiketi ve hadimu
(günün meleği ve görevlisi konulabilir) ma'en en tehduru makami ve takdeu haceti ve
(....... celbir rızkılvasiatı bereketihi ve bil hayr serian acileten minel berk fi hazelmekan ve ebka)
bi hakki Allah(CC) ve bi hurmeti nebiyyine ve seyyidine Muhammedin Sallallahu Tea'la aleyhi ve sellim madamal leyli ven nehar ila yemil haşri vel karar bi hakkil mektubi ala hatemi süleyman ve bi hakki (hazihis ..........hil azim.)
El vahen, El vahen, El vahen, El acele, El acele, El acele, Es saete, Es saete, Es saete. İnnelahe yefalü ma yürid tarfatülayn

Lâ ilahe illallahü vehdehu lâ şerike leh.
Lehü’l-Mülkü ve lehü’l-Hamdü bi yedihi’l-Hayr ve hüve alâ külli şey’in kadir
La İlahe illallahu lehü’l-Esmau’l-Hüsna
Allahümme inni es-elüke bi hakki lehülEsmaûl husna

Rabbül Arşil Ya ALLAH c.c.
Rabbül Arşil Ya-Rahmân
Rabbül Arşil Ya-Rahim
Rabbül Arşil Ya-Melik
Rabbül Arşil Ya-Kuddûs
Rabbül Arşil Ya-Selâm
Rabbül Arşil Ya-Mü’min
Rabbül Arşil Ya-Müheymin
Rabbül Arşil Ya-Aziz
Rabbül Arşil Ya-Cebbâr
Rabbül Arşil Ya-Mütekebbir
Rabbül Arşil Ya-Hâlık
Rabbül Arşil Ya-Bârî
Rabbül Arşil Ya-Musavvir
Rabbül Arşil Ya-Gaffâr
Rabbül Arşil Ya-Kahhâr
Rabbül Arşil Ya-Vehhâb
Rabbül Arşil Ya-Rezzâk
Rabbül Arşil Ya-Fettâh
Rabbül Arşil Ya-Alîm
Rabbül Arşil Ya-Kâbıd
Rabbül Arşil Ya-Bâsıt
Rabbül Arşil Ya-Hâfıd
Rabbül Arşil Ya-Râfî
Rabbül Arşil Ya-Muiz
Rabbül Arşil Ya-Müzil
Rabbül Arşil Ya-Semî
Rabbül Arşil Ya-Basîr
Rabbül Arşil Ya-Hakem
Rabbül Arşil Ya-Adl
Rabbül Arşil Ya-Latîf
Rabbül Arşil Ya-Habîr
Rabbül Arşil Ya-Halîm
Rabbül Arşil Ya-Azîm
Rabbül Arşil Ya-Gafûr
Rabbül Arşil Ya-Şekûr
Rabbül Arşil Ya-Aliyy
Rabbül Arşil Ya-Kebîr
Rabbül Arşil Ya-Hafîz
Rabbül Arşil Ya-Mukît
Rabbül Arşil Ya-Hasîb
Rabbül Arşil Ya-Celîl
Rabbül Arşil Ya-Kerîm
Rabbül Arşil Ya-Rakîb
Rabbül Arşil Ya-Mücîb
Rabbül Arşil Ya-Vâsî
Rabbül Arşil Ya-Hakîm
Rabbül Arşil Ya-Vedûd
Rabbül Arşil Ya-Mecîd
Rabbül Arşil Ya-Bâis
Rabbül Arşil Ya-Şehîd
Rabbül Arşil Ya-Hakk
Rabbül Arşil Ya-Vekîl
Rabbül Arşil Ya-Kaviyy
Rabbül Arşil Ya-Metîn
Rabbül Arşil Ya-Veliyy
Rabbül Arşil Ya-Hamîd
Rabbül Arşil Ya-Muhsî
Rabbül Arşil Ya-Mübdi
Rabbül Arşil Ya-Muid
Rabbül Arşil Ya-Muhyî
Rabbül Arşil Ya-Mümît
Rabbül Arşil Ya-Hayy
Rabbül Arşil Ya-Kayyûm
Rabbül Arşil Ya-Vâcid
Rabbül Arşil Ya-Mâcid
Rabbül Arşil Ya-Vâhid
Rabbül Arşil Ya-Samed
Rabbül Arşil Ya-Kâdir
Rabbül Arşil Ya-Muktedir
Rabbül Arşil Ya-Mukaddim
Rabbül Arşil Ya-Muahhir
Rabbül Arşil Ya-Evvel
Rabbül Arşil Ya-Âhir
Rabbül Arşil Ya-Zâhir
Rabbül Arşil Ya-Bâtın
Rabbül Arşil Ya-Vâlî
Rabbül Arşil Ya-Müteâlî
Rabbül Arşil Ya-Berr
Rabbül Arşil Ya-Tevvâb
Rabbül Arşil Ya-Müntakim
Rabbül Arşil Ya-Afüvv
Rabbül Arşil Ya-Raûf
Rabbül Arşil Ya-Mâlikü’l-Mülk
Rabbül Arşil Ya-Zü’l Celal-i ve’l-İkram
Rabbül Arşil Ya-Muksıt
Rabbül Arşil Ya-Câmî
Rabbül Arşil Ya-Ganîyy
Rabbül Arşil Ya-Muğnî
Rabbül Arşil Ya-Mânî
Rabbül Arşil Ya-Dâr
Rabbül Arşil Ya-Nâfi
Rabbül Arşil Ya-Nûr
Rabbül Arşil Ya-Hâdî
Rabbül Arşil Ya-Bedî
Rabbül Arşil Ya-Bâki
Rabbül Arşil Ya-Vâris
Rabbül Arşil Ya-Reşid
Rabbül Arşil Ya-Sabûr
Rabbül Arşil lehul esmaul hüsna

Allahümme inni es'elüke bi hakkı lehul esmâul husnâ
Ve lâ havle ve lâ kuvvete ve lâ kudrete ve lâ heybete ve lâ azamete illâ billahil-aliyyil-Azim (x 7,21,41,61,101)

Ya Allah ya Allah ya Allah
huve rabbu muse alimil ğaybi veşşehedeti ve ezine finnesi bil hacci yetuke ricelen ve ala külle damirin yetine min külle feccin amik.
Ecibu ya Cebrail(AS), Azrail(AS), Mikail(AS) ve İsrafil(AS) ve ecibu ya muvekkiline aksamtü aleyküm, melaiketi ve hadimu
(............) ruhanniyetül aksam tü aleyküm melaiketül azam (............) ve ecibu daveti ve ahderu hadim hazel yevm melaiketi ve hadimu
(günün meleği ve görevlisi konulabilir) ma'en en tehduru makami ve takdeu haceti ve
(....... celbir rızkılvasiatı bereketihi ve bil hayr serian acileten minel berk fi hazelmekan ve ebka)
bi hakki Allah(CC) ve bi hurmeti nebiyyine ve seyyidine Muhammedin Sallallahu Tea'la aleyhi ve sellim madamal leyli ven nehar ila yemil haşri vel karar bi hakkil mektubi ala hatemi süleyman ve bi hakki (hazihis ..........hil azim.)
El vahen, El vahen, El vahen, El acele, El acele, El acele, Es saete, Es saete, Es saete. İnnelahe yefalü ma yürid tarfatülayn

6 اهدِنَا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ (1/6)
7 صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ (1/7)
126 وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هََذَا بَلَدًا آمِنًا وَارْزُقْ أَهْلَهُ مِنَ الثَّمَرَاتِ مَنْ آمَنَ مِنْهُم بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ قَالَ وَمَن كَفَرَ فَأُمَتِّعُهُ قَلِيلاً ثُمَّ أَضْطَرُّهُ إِلَى عَذَابِ النَّارِ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ (2/126)
127 وَإِذْ يَرْفَعُ إِبْرَاهِيمُ الْقَوَاعِدَ مِنَ الْبَيْتِ وَإِسْمَاعِيلُ رَبَّنَا تَقَبَّلْ مِنَّا إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ (2/127)
128 رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِن ذُرِّيَّتِنَا أُمَّةً مُّسْلِمَةً لَّكَ وَأَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَآ إِنَّكَ أَنتَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ (2/128)
129 رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولاً مِّنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ إِنَّكَ أَنتَ العَزِيزُ الحَكِيمُ (2/129)
200 فَإِذَا قَضَيْتُم مَّنَاسِكَكُمْ فَاذْكُرُواْ اللّهَ كَذِكْرِكُمْ آبَاءكُمْ أَوْ أَشَدَّ ذِكْرًا فَمِنَ النَّاسِ مَن يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِي الآخِرَةِ مِنْ خَلاَقٍ (2/200)
201 وِمِنْهُم مَّن يَقُولُ رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ (2/201)
250 وَلَمَّا بَرَزُواْ لِجَالُوتَ وَجُنُودِهِ قَالُواْ رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ (2/250)
285 آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ (2/285)
286 لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ (2/286)
8 رَبَّنَا لاَ تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ (3/8)
9 رَبَّنَا إِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لاَّ رَيْبَ فِيهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُخْلِفُ الْمِيعَادَ (3/9)
15 قُلْ أَؤُنَبِّئُكُم بِخَيْرٍ مِّن ذَلِكُمْ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَأَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِّنَ اللّهِ وَاللّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ (3/15)
16 الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا إِنَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ (3/16)
17 الصَّابِرِينَ وَالصَّادِقِينَ وَالْقَانِتِينَ وَالْمُنفِقِينَ وَالْمُسْتَغْفِرِينَ بِالأَسْحَارِ (3/17)
26 قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَن تَشَاء وَتَنزِعُ الْمُلْكَ مِمَّن تَشَاء وَتُعِزُّ مَن تَشَاء وَتُذِلُّ مَن تَشَاء بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (3/26)
27 تُولِجُ اللَّيْلَ فِي الْنَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الَمَيَّتَ مِنَ الْحَيِّ وَتَرْزُقُ مَن تَشَاء بِغَيْرِ حِسَابٍ (3/27)
35 إِذْ قَالَتِ امْرَأَةُ عِمْرَانَ رَبِّ إِنِّي نَذَرْتُ لَكَ مَا فِي بَطْنِي مُحَرَّرًا فَتَقَبَّلْ مِنِّي إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ (3/35)
38 هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِن لَّدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاء (3/38)
52 فَلَمَّا أَحَسَّ عِيسَى مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ أَنصَارِي إِلَى اللّهِ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ أَنصَارُ اللّهِ آمَنَّا بِاللّهِ وَاشْهَدْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ (3/52)
53 رَبَّنَا آمَنَّا بِمَا أَنزَلَتْ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ (3/53)
146 وَكَأَيِّن مِّن نَّبِيٍّ قَاتَلَ مَعَهُ رِبِّيُّونَ كَثِيرٌ فَمَا وَهَنُواْ لِمَا أَصَابَهُمْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَمَا ضَعُفُواْ وَمَا اسْتَكَانُواْ وَاللّهُ يُحِبُّ الصَّابِرِينَ (3/146)
147 وَمَا كَانَ قَوْلَهُمْ إِلاَّ أَن قَالُواْ ربَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَإِسْرَافَنَا فِي أَمْرِنَا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ (3/147)
191 الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ (3/191)
192 رَبَّنَا إِنَّكَ مَن تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ (3/192)
193 رَّبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلإِيمَانِ أَنْ آمِنُواْ بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الأبْرَارِ (3/193)
194 رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدتَّنَا عَلَى رُسُلِكَ وَلاَ تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّكَ لاَ تُخْلِفُ الْمِيعَادَ (3/194)
75 وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاء وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ وَلِيًّا وَاجْعَل لَّنَا مِن لَّدُنكَ نَصِيرًا (4/75)
24 قَالُواْ يَا مُوسَى إِنَّا لَن نَّدْخُلَهَا أَبَدًا مَّا دَامُواْ فِيهَا فَاذْهَبْ أَنتَ وَرَبُّكَ فَقَاتِلا إِنَّا هَاهُنَا قَاعِدُونَ (5/24)
25 قَالَ رَبِّ إِنِّي لا أَمْلِكُ إِلاَّ نَفْسِي وَأَخِي فَافْرُقْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ الْقَوْمِ الْفَاسِقِينَ (5/25)
82 لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِّلَّذِينَ آمَنُواْ الْيَهُودَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُواْ وَلَتَجِدَنَّ أَقْرَبَهُمْ مَّوَدَّةً لِّلَّذِينَ آمَنُواْ الَّذِينَ قَالُوَاْ إِنَّا نَصَارَى ذَلِكَ بِأَنَّ مِنْهُمْ قِسِّيسِينَ وَرُهْبَانًا وَأَنَّهُمْ لاَ يَسْتَكْبِرُونَ (5/82)
83 وَإِذَا سَمِعُواْ مَا أُنزِلَ إِلَى الرَّسُولِ تَرَى أَعْيُنَهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُواْ مِنَ الْحَقِّ يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ (5/83)
114 قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ اللَّهُمَّ رَبَّنَا أَنزِلْ عَلَيْنَا مَآئِدَةً مِّنَ السَّمَاء تَكُونُ لَنَا عِيداً لِّأَوَّلِنَا وَآخِرِنَا وَآيَةً مِّنكَ وَارْزُقْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ (5/114)
22 فَدَلاَّهُمَا بِغُرُورٍ فَلَمَّا ذَاقَا الشَّجَرَةَ بَدَتْ لَهُمَا سَوْءَاتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِن وَرَقِ الْجَنَّةِ وَنَادَاهُمَا رَبُّهُمَا أَلَمْ أَنْهَكُمَا عَن تِلْكُمَا الشَّجَرَةِ وَأَقُل لَّكُمَا إِنَّ الشَّيْطَآنَ لَكُمَا عَدُوٌّ مُّبِينٌ (7/22)
23 قَالاَ رَبَّنَا ظَلَمْنَا أَنفُسَنَا وَإِن لَّمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ (7/23)
47 وَإِذَا صُرِفَتْ أَبْصَارُهُمْ تِلْقَاء أَصْحَابِ النَّارِ قَالُواْ رَبَّنَا لاَ تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ (7/47)
88 قَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُواْ مِن قَوْمِهِ لَنُخْرِجَنَّكَ يَا شُعَيْبُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَكَ مِن قَرْيَتِنَا أَوْ لَتَعُودُنَّ فِي مِلَّتِنَا قَالَ أَوَلَوْ كُنَّا كَارِهِينَ (7/88)
89 قَدِ افْتَرَيْنَا عَلَى اللّهِ كَذِبًا إِنْ عُدْنَا فِي مِلَّتِكُم بَعْدَ إِذْ نَجَّانَا اللّهُ مِنْهَا وَمَا يَكُونُ لَنَا أَن نَّعُودَ فِيهَا إِلاَّ أَن يَشَاء اللّهُ رَبُّنَا وَسِعَ رَبُّنَا كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا عَلَى اللّهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا افْتَحْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ قَوْمِنَا بِالْحَقِّ وَأَنتَ خَيْرُ الْفَاتِحِينَ (7/89)
125 قَالُواْ إِنَّا إِلَى رَبِّنَا مُنقَلِبُونَ (7/125)
126 وَمَا تَنقِمُ مِنَّا إِلاَّ أَنْ آمَنَّا بِآيَاتِ رَبِّنَا لَمَّا جَاءتْنَا رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَتَوَفَّنَا مُسْلِمِينَ (7/126)
151 قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلأَخِي وَأَدْخِلْنَا فِي رَحْمَتِكَ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ (7/151)
155 وَاخْتَارَ مُوسَى قَوْمَهُ سَبْعِينَ رَجُلاً لِّمِيقَاتِنَا فَلَمَّا أَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ أَهْلَكْتَهُم مِّن قَبْلُ وَإِيَّايَ أَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَاء مِنَّا إِنْ هِيَ إِلاَّ فِتْنَتُكَ تُضِلُّ بِهَا مَن تَشَاء وَتَهْدِي مَن تَشَاء أَنتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الْغَافِرِينَ (7/155)
156 وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاء وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ فَسَأَكْتُبُهَا لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِنَا يُؤْمِنُونَ (7/156)
84 وَقَالَ مُوسَى يَا قَوْمِ إِن كُنتُمْ آمَنتُم بِاللّهِ فَعَلَيْهِ تَوَكَّلُواْ إِن كُنتُم مُّسْلِمِينَ (10/84)
85 فَقَالُواْ عَلَى اللّهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا لاَ تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِّلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ (10/85)
88 وَقَالَ مُوسَى رَبَّنَا إِنَّكَ آتَيْتَ فِرْعَوْنَ وَمَلأهُ زِينَةً وَأَمْوَالاً فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا رَبَّنَا لِيُضِلُّواْ عَن سَبِيلِكَ رَبَّنَا اطْمِسْ عَلَى أَمْوَالِهِمْ وَاشْدُدْ عَلَى قُلُوبِهِمْ فَلاَ يُؤْمِنُواْ حَتَّى يَرَوُاْ الْعَذَابَ الأَلِيمَ (10/88)
89 قَالَ قَدْ أُجِيبَت دَّعْوَتُكُمَا فَاسْتَقِيمَا وَلاَ تَتَّبِعَآنِّ سَبِيلَ الَّذِينَ لاَ يَعْلَمُونَ (10/89)
45 وَنَادَى نُوحٌ رَّبَّهُ فَقَالَ رَبِّ إِنَّ ابُنِي مِنْ أَهْلِي وَإِنَّ وَعْدَكَ الْحَقُّ وَأَنتَ أَحْكَمُ الْحَاكِمِينَ (11/45)
46 قَالَ يَا نُوحُ إِنَّهُ لَيْسَ مِنْ أَهْلِكَ إِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍ فَلاَ تَسْأَلْنِ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ إِنِّي أَعِظُكَ أَن تَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ (11/46)
47 قَالَ رَبِّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَسْأَلَكَ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ وَإِلاَّ تَغْفِرْ لِي وَتَرْحَمْنِي أَكُن مِّنَ الْخَاسِرِينَ (11/47)
32 قَالَتْ فَذَلِكُنَّ الَّذِي لُمْتُنَّنِي فِيهِ وَلَقَدْ رَاوَدتُّهُ عَن نَّفْسِهِ فَاسَتَعْصَمَ وَلَئِن لَّمْ يَفْعَلْ مَا آمُرُهُ لَيُسْجَنَنَّ وَلَيَكُونًا مِّنَ الصَّاغِرِينَ (12/32)
33 قَالَ رَبِّ السِّجْنُ أَحَبُّ إِلَيَّ مِمَّا يَدْعُونَنِي إِلَيْهِ وَإِلاَّ تَصْرِفْ عَنِّي كَيْدَهُنَّ أَصْبُ إِلَيْهِنَّ وَأَكُن مِّنَ الْجَاهِلِينَ (12/33)
34 فَاسْتَجَابَ لَهُ رَبُّهُ فَصَرَفَ عَنْهُ كَيْدَهُنَّ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ (12/34)
101 رَبِّ قَدْ آتَيْتَنِي مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِي مِن تَأْوِيلِ الأَحَادِيثِ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ أَنتَ وَلِيِّي فِي الدُّنُيَا وَالآخِرَةِ تَوَفَّنِي مُسْلِمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ (12/101)
35 وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَذَا الْبَلَدَ آمِنًا وَاجْنُبْنِي وَبَنِيَّ أَن نَّعْبُدَ الأَصْنَامَ (14/35)
36 رَبِّ إِنَّهُنَّ أَضْلَلْنَ كَثِيرًا مِّنَ النَّاسِ فَمَن تَبِعَنِي فَإِنَّهُ مِنِّي وَمَنْ عَصَانِي فَإِنَّكَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ (14/36)
38 رَبَّنَا إِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْفِي وَمَا نُعْلِنُ وَمَا يَخْفَى عَلَى اللّهِ مِن شَيْءٍ فَي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاء (14/38)
39 الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي وَهَبَ لِي عَلَى الْكِبَرِ إِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ إِنَّ رَبِّي لَسَمِيعُ الدُّعَاء (14/39)
40 رَبِّ اجْعَلْنِي مُقِيمَ الصَّلاَةِ وَمِن ذُرِّيَّتِي رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاء (14/40)
41 رَبَّنَا اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِلْمُؤْمِنِينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ (14/41)
44 وَأَنذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْتِيهِمُ الْعَذَابُ فَيَقُولُ الَّذِينَ ظَلَمُواْ رَبَّنَا أَخِّرْنَا إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ نُّجِبْ دَعْوَتَكَ وَنَتَّبِعِ الرُّسُلَ أَوَلَمْ تَكُونُواْ أَقْسَمْتُم مِّن قَبْلُ مَا لَكُم مِّن زَوَالٍ (14/44)
24 وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا (17/24)
80 وَقُل رَّبِّ أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَل لِّي مِن لَّدُنكَ سُلْطَانًا نَّصِيرًا (17/80)
9 أَمْ حَسِبْتَ أَنَّ أَصْحَابَ الْكَهْفِ وَالرَّقِيمِ كَانُوا مِنْ آيَاتِنَا عَجَبًا (18/9)
10 إِذْ أَوَى الْفِتْيَةُ إِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَا آتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًا (18/10)
1 كهيعص (19/1)
2 ذِكْرُ رَحْمَةِ رَبِّكَ عَبْدَهُ زَكَرِيَّا (19/2)
3 إِذْ نَادَى رَبَّهُ نِدَاء خَفِيًّا (19/3)
4 قَالَ رَبِّ إِنِّي وَهَنَ الْعَظْمُ مِنِّي وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْبًا وَلَمْ أَكُن بِدُعَائِكَ رَبِّ شَقِيًّا (19/4)
5 وَإِنِّي خِفْتُ الْمَوَالِيَ مِن وَرَائِي وَكَانَتِ امْرَأَتِي عَاقِرًا فَهَبْ لِي مِن لَّدُنكَ وَلِيًّا (19/5)
6 يَرِثُنِي وَيَرِثُ مِنْ آلِ يَعْقُوبَ وَاجْعَلْهُ رَبِّ رَضِيًّا (19/6)
7 يَا زَكَرِيَّا إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ اسْمُهُ يَحْيَى لَمْ نَجْعَل لَّهُ مِن قَبْلُ سَمِيًّا (19/7)
8 قَالَ رَبِّ أَنَّى يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَكَانَتِ امْرَأَتِي عَاقِرًا وَقَدْ بَلَغْتُ مِنَ الْكِبَرِ عِتِيًّا (19/8)
9 قَالَ كَذَلِكَ قَالَ رَبُّكَ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ وَقَدْ خَلَقْتُكَ مِن قَبْلُ وَلَمْ تَكُ شَيْئًا (19/9)
10 قَالَ رَبِّ اجْعَل لِّي آيَةً قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَ لَيَالٍ سَوِيًّا (19/10)
25 قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي (20/25)
26 وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي (20/26)
27 وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِّن لِّسَانِي (20/27)
28 يَفْقَهُوا قَوْلِي (20/28)
29 وَاجْعَل لِّي وَزِيرًا مِّنْ أَهْلِي (20/29)
30 هَارُونَ أَخِي (20/30)
31 اشْدُدْ بِهِ أَزْرِي (20/31)
32 وَأَشْرِكْهُ فِي أَمْرِي (20/32)
33 كَيْ نُسَبِّحَكَ كَثِيرًا (20/33)
34 وَنَذْكُرَكَ كَثِيرًا (20/34)
35 إِنَّكَ كُنتَ بِنَا بَصِيرًا (20/35)
113 وَكَذَلِكَ أَنزَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا وَصَرَّفْنَا فِيهِ مِنَ الْوَعِيدِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ أَوْ يُحْدِثُ لَهُمْ ذِكْرًا (20/113)
114 فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ وَلَا تَعْجَلْ بِالْقُرْآنِ مِن قَبْلِ أَن يُقْضَى إِلَيْكَ وَحْيُهُ وَقُل رَّبِّ زِدْنِي عِلْمًا (20/114)
112 قَالَ رَبِّ احْكُم بِالْحَقِّ وَرَبُّنَا الرَّحْمَنُ الْمُسْتَعَانُ عَلَى مَا تَصِفُونَ (21/112)
26 قَالَ رَبِّ انصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ (23/26)
28 فَإِذَا اسْتَوَيْتَ أَنتَ وَمَن مَّعَكَ عَلَى الْفُلْكِ فَقُلِ الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي نَجَّانَا مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ (23/28)
29 وَقُل رَّبِّ أَنزِلْنِي مُنزَلًا مُّبَارَكًا وَأَنتَ خَيْرُ الْمُنزِلِينَ (23/29)
38 إِنْ هُوَ إِلَّا رَجُلٌ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ كَذِبًا وَمَا نَحْنُ لَهُ بِمُؤْمِنِينَ (23/38)
39 قَالَ رَبِّ انصُرْنِي بِمَا كَذَّبُونِ (23/39)
93 قُل رَّبِّ إِمَّا تُرِيَنِّي مَا يُوعَدُونَ (23/93)
94 رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِي فِي الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ (23/94)
97 وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ (23/97)
98 وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ (23/98)
117 وَمَن يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَهًا آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِندَ رَبِّهِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْكَافِرُونَ (23/117)
118 وَقُل رَّبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ (23/118)
83 رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ (26/83)
84 وَاجْعَل لِّي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ (26/84)
85 وَاجْعَلْنِي مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ (26/85)
86 وَاغْفِرْ لِأَبِي إِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّالِّينَ (26/86)
87 وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ (26/87)
88 يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ (26/88)
89 إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ (26/89)
117 قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِي كَذَّبُونِ (26/117)
118 فَافْتَحْ بَيْنِي وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنِي وَمَن مَّعِي مِنَ الْمُؤْمِنِينَ (26/118)
168 قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُم مِّنَ الْقَالِينَ (26/168)
169 رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ (26/169)
18 حَتَّى إِذَا أَتَوْا عَلَى وَادِي النَّمْلِ قَالَتْ نَمْلَةٌ يَا أَيُّهَا النَّمْلُ ادْخُلُوا مَسَاكِنَكُمْ لَا يَحْطِمَنَّكُمْ سُلَيْمَانُ وَجُنُودُهُ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ (27/18)
19 فَتَبَسَّمَ ضَاحِكًا مِّن قَوْلِهَا وَقَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ (27/19)
15 وَدَخَلَ الْمَدِينَةَ عَلَى حِينِ غَفْلَةٍ مِّنْ أَهْلِهَا فَوَجَدَ فِيهَا رَجُلَيْنِ يَقْتَتِلَانِ هَذَا مِن شِيعَتِهِ وَهَذَا مِنْ عَدُوِّهِ فَاسْتَغَاثَهُ الَّذِي مِن شِيعَتِهِ عَلَى الَّذِي مِنْ عَدُوِّهِ فَوَكَزَهُ مُوسَى فَقَضَى عَلَيْهِ قَالَ هَذَا مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ عَدُوٌّ مُّضِلٌّ مُّبِينٌ (28/15)
16 قَالَ رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي فَاغْفِرْ لِي فَغَفَرَ لَهُ إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ (28/16)
17 قَالَ رَبِّ بِمَا أَنْعَمْتَ عَلَيَّ فَلَنْ أَكُونَ ظَهِيرًا لِّلْمُجْرِمِينَ (28/17)
20 وَجَاء رَجُلٌ مِّنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ يَسْعَى قَالَ يَا مُوسَى إِنَّ الْمَلَأَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ فَاخْرُجْ إِنِّي لَكَ مِنَ النَّاصِحِينَ (28/20)
21 فَخَرَجَ مِنْهَا خَائِفًا يَتَرَقَّبُ قَالَ رَبِّ نَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ (28/21)
22 وَلَمَّا تَوَجَّهَ تِلْقَاء مَدْيَنَ قَالَ عَسَى رَبِّي أَن يَهْدِيَنِي سَوَاء السَّبِيلِ (28/22)
23 وَلَمَّا وَرَدَ مَاء مَدْيَنَ وَجَدَ عَلَيْهِ أُمَّةً مِّنَ النَّاسِ يَسْقُونَ وَوَجَدَ مِن دُونِهِمُ امْرَأتَيْنِ تَذُودَانِ قَالَ مَا خَطْبُكُمَا قَالَتَا لَا نَسْقِي حَتَّى يُصْدِرَ الرِّعَاء وَأَبُونَا شَيْخٌ كَبِيرٌ (28/23)
24 فَسَقَى لَهُمَا ثُمَّ تَوَلَّى إِلَى الظِّلِّ فَقَالَ رَبِّ إِنِّي لِمَا أَنزَلْتَ إِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَقِيرٌ (28/24)
30 قَالَ رَبِّ انصُرْنِي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدِينَ (29/30)
18 وَجَعَلْنَا بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ الْقُرَى الَّتِي بَارَكْنَا فِيهَا قُرًى ظَاهِرَةً وَقَدَّرْنَا فِيهَا السَّيْرَ سِيرُوا فِيهَا لَيَالِيَ وَأَيَّامًا آمِنِينَ (34/18)
19 فَقَالُوا رَبَّنَا بَاعِدْ بَيْنَ أَسْفَارِنَا وَظَلَمُوا أَنفُسَهُمْ فَجَعَلْنَاهُمْ أَحَادِيثَ وَمَزَّقْنَاهُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ (34/19)
99 وَقَالَ إِنِّي ذَاهِبٌ إِلَى رَبِّي سَيَهْدِينِ (37/99)
100 رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ (37/100)
34 وَلَقَدْ فَتَنَّا سُلَيْمَانَ وَأَلْقَيْنَا عَلَى كُرْسِيِّهِ جَسَدًا ثُمَّ أَنَابَ (38/34)
35 قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكًا لَّا يَنبَغِي لِأَحَدٍ مِّنْ بَعْدِي إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ (38/35)
46 قُلِ اللَّهُمَّ فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ عَالِمَ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ أَنتَ تَحْكُمُ بَيْنَ عِبَادِكَ فِي مَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ (39/46)
7 الَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَّحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ (40/7)
8 رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدتَّهُم وَمَن صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ (40/8)
9 وَقِهِمُ السَّيِّئَاتِ وَمَن تَقِ السَّيِّئَاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُ وَذَلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ (40/9)
10 فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَاء بِدُخَانٍ مُّبِينٍ (44/10)
11 يَغْشَى النَّاسَ هَذَا عَذَابٌ أَلِيمٌ (44/11)
12 رَبَّنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ إِنَّا مُؤْمِنُونَ (44/12)
15 وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ إِحْسَانًا حَمَلَتْهُ أُمُّهُ كُرْهًا وَوَضَعَتْهُ كُرْهًا وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلَاثُونَ شَهْرًا حَتَّى إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَبَلَغَ أَرْبَعِينَ سَنَةً قَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَصْلِحْ لِي فِي ذُرِّيَّتِي إِنِّي تُبْتُ إِلَيْكَ وَإِنِّي مِنَ الْمُسْلِمِينَ (46/15)
10 وَالَّذِينَ جَاؤُوا مِن بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلًّا لِّلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ (59/10)
4 قَدْ كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فِي إِبْرَاهِيمَ وَالَّذِينَ مَعَهُ إِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَاء مِنكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَاء أَبَدًا حَتَّى تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَحْدَهُ إِلَّا قَوْلَ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ لَأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَا أَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللَّهِ مِن شَيْءٍ رَّبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ (60/4)
5 رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ (60/5)
8 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَّصُوحًا عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُكَفِّرَ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يَوْمَ لَا يُخْزِي اللَّهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعَى بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ (66/8)
11 وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا لِّلَّذِينَ آمَنُوا اِمْرَأَةَ فِرْعَوْنَ إِذْ قَالَتْ رَبِّ ابْنِ لِي عِندَكَ بَيْتًا فِي الْجَنَّةِ وَنَجِّنِي مِن فِرْعَوْنَ وَعَمَلِهِ وَنَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ (66/11)
26 وَقَالَ نُوحٌ رَّبِّ لَا تَذَرْ عَلَى الْأَرْضِ مِنَ الْكَافِرِينَ دَيَّارًا (71/26)
27 إِنَّكَ إِن تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُوا إِلَّا فَاجِرًا كَفَّارًا (71/27)
28 رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَن دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَلَا تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا تَبَارًا (71/28)

6 (Fâtiha 1/6) İhdinâs sırâtel mustakîm(mustakîme)
7 (Fâtiha 1/7) Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn(dâllîne)
126 (Bakara 2/126) Ve iz kâle ibrâhîmu rabbic’al hâzâ beleden âminen verzuk ehlehu mines semerâti men âmene minhum billâhi vel yevmil âhir(âhiri), kâle ve men kefere fe umettiuhu kalîlen summe adtarruhu ilâ azâbin nâr(nâri), ve bi’sel masîr(masîru)
127 (Bakara 2/127) Ve iz yerfeu ibrâhîmul kavâide minel beyti veismâîl(ismâîlu) rabbenâ tekabbel minnâ inneke entes semîul alîm(alîmu)
128 (Bakara 2/128) Rabbenâ vec’alnâ muslimeyni leke ve min zurriyyetinâ ummeten muslimeten leke ve erinâ menâsikenâ ve tub aleynâ, inneke entet tevvâbur rahîm(rahîmu)
129 (Bakara 2/129) Rabbenâ veb’as fîhim resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtike ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete ve yuzekkîhim inneke entel azîzul hakîm(hakîmu)
200 (Bakara 2/200) Fe izâ kadaytum menâsikekum fezkurûllâhe ke zikrikum âbâekum ev eşedde zikrâ(zikren), fe minen nâsi men yekûlu rabbenâ âtinâ fîd dunyâ ve mâ lehu fîl ahirati min halâk(halâkın)
201 (Bakara 2/201) Ve minhum men yekûlu rabbenâ âtinâ fîd dunyâ haseneten ve fîl âhirati haseneten ve kınâ azâben nâr(nâri)
250 (Bakara 2/250) Ve lemmâ berazû li câlûte ve cunûdihî kâlû rabbenâ efrig aleynâ sabren ve sebbit ekdâmenâ vensurnâ alel kavmil kâfirîn(kâfirîne)
285 (Bakara 2/285) Âmener resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî vel mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr(masîru)
286 (Bakara 2/286) Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirîn(kâfirîne)
8 (Âl-i İmrân 3/8) Rabbenâ lâ tuziğ kulûbenâ ba’de iz hedeytenâ veheb lenâ min ledunke rahmeh(rahmeten), inneke entel vehhâb(vehhâbu)
9 (Âl-i İmrân 3/9) Rabbenâ inneke câmiun nâsi li yevmin lâ raybe fîh(fîhî), innallâhe lâ yuhliful mîâd(mîâde)
15 (Âl-i İmrân 3/15) Kul e unebbiukum bi hayrın min zâlikum, lillezînettekav inde rabbihim cennâtun tecrî min tahtıhel enhâru hâlidîne fîhâ ve ezvâcun mutahharatun ve rıdvânun minallâh(minallâhi), vallâhu basîrun bil ıbâd(ıbâdi)
16 (Âl-i İmrân 3/16) Ellezîne yekûlune rabbenâ innenâ âmennâ fagfir lenâ zunûbenâ ve kınâ azâben nâr(nâri)
17 (Âl-i İmrân 3/17) Es sâbirîne ves sâdıkîne vel kânitîne vel munfikîne vel mustagfirîne bil eshâr(eshâri)
26 (Âl-i İmrân 3/26) Kulillâhumme mâlikel mulki tû’til mulke men teşâu ve tenziul mulke mimmen teşâ’(teşâu), ve tuizzu men teşâu ve tuzillu men teşâ’(teşâu, bi yedikel hayr(hayru), inneke alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun)
27 (Âl-i İmrân 3/27) Tûlicul leyle fîn nehâri ve tûlicun nehâra fîl leyl(leyli), ve tuhricul hayya minel meyyiti ve tuhricul meyyite minel hayy(hayyi), ve terzuku men teşâu bi gayri hısâb(hısâbın)
35 (Âl-i İmrân 3/35) İz kâlet imraetu ımrâne rabbi innî nezertu leke mâ fî batnî muharraran fe tekabbel minnî, inneke entes semîul alîm(alîmu)
38 (Âl-i İmrân 3/38) Hunâlike deâ zekeriyyâ rabbeh(rabbehu), kâle rabbi heblî min ledunke zurriyyeten tayyibeh(tayyibeten), inneke semîud duâ’(duâi)
52 (Âl-i İmrân 3/52) Fe lemmâ ehassa îsâ min humul kufre kâle men ensârî ilâllâh(ilâllâhi), kâlel havâriyyûne nahnu ensârullâh(ensârullâhi), âmennâ billâh(billâhi), veşhed bi ennâ muslimûn(muslimûne)
53 (Âl-i İmrân 3/53) Rabbenâ âmennâ bi mâ enzelte vetteba’nâr resûle fektubnâ meaş şâhidîn(şâhidîne)
146 (Âl-i İmrân 3/146) Ve keeyyin min nebiyyin kâtele, meahu rıbbiyyûne kesîr(kesîrun), fe mâ vehenû li mâ asâbehum fî sebîlillâhi ve mâ daufû ve mestekânû vallâhu yuhibbus sâbirîn(sâbirîne)
147 (Âl-i İmrân 3/147) Ve mâ kâne kavlehum illâ en kâlû rabbenagfir lenâ zunûbenâ ve isrâfenâ fî emrinâ ve sebbit akdâmenâ vensurnâ alel kavmil kâfirîn(kâfirîne)
191 (Âl-i İmrân 3/191) Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr(nârı)
192 (Âl-i İmrân 3/192) Rabbenâ inneke men tudhılin nâre fe kad ahzeyteh(ahzeytehu), ve mâ liz zâlimîne min ensâr(ensârin)
193 (Âl-i İmrân 3/193) Rabbenâ innenâ semi’nâ munâdiyen yunâdî lil îmâni en âminû bi rabbikum fe âmennâ, rabbenâ fagfir lenâ zunûbenâ ve keffir annâ seyyiâtinâ ve teveffenâ meal ebrâr(ebrâri)
194 (Âl-i İmrân 3/194) Rabbenâ ve âtinâ mâ vaadtenâ alâ rusulike ve lâ tuhzinâ yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), inneke lâ tuhliful mîâd(mîâde)
75 (Nisâ 4/75) Ve mâ lekum lâ tukâtilûne fî sebîlillâhi vel mustad’afîne miner ricâli ven nisâi vel vildânillezîne yekûlûne rabbenâ ahricnâ min hâzihil karyetiz zâlimi ehluhâ, vec’al lenâ min ledunke veliyyâ(veliyyen), vec’al lenâ min ledunke nasîrâ(nasîran)
24 (Mâide 5/24) Kâlû yâ mûsâ innâ len nedhulehâ ebeden mâ dâmû fîhâ fezheb ente ve rabbuke fe kâtilâ innâ hâhunâ kâıdûn(kâıdûne)
25 (Mâide 5/25) Kâle rabbi innî lâ emliku illâ nefsî ve ahî fefruk beynenâ ve beynel kavmil fâsikîn(fâsikîne)
82 (Mâide 5/82) Le tecidenne eşedden nâsi adâveten lillezîne âmenûl yehûde vellezîne eşrakû, ve le tecidenne akrabehum meveddeten lillezîne âmenûllezîne kâlû innâ nasârâ zâlike bi enne minhum kıssîsîne ve ruhbânen ve ennehum lâ yestekbirûn(yestekbirûne)
83 (Mâide 5/83) Ve izâ semiû mâ unzile ilâr resûli terâ a’yunehum tefîdu mined dem’ı mimmâ arafû minel hakk(hakkı), yekûlûne rabbenâ âmennâ fektubnâ meaş şâhidîn(şâhidîne)
114 (Mâide 5/114) Kâle îsâbnu meryemellâhumme rabbenâ enzil aleynâ mâideten mines semâi tekûnu lenâ îden li evvelinâ ve âhirinâ ve âyeten minke, verzuknâ ve ente hayrur râzikîn(râzikîne)
22 (A'râf 7/22) Fe dellâhumâ bi gurûr(gurûrin), fe lemmâ zâkâş şecerete bedet lehumâ sev'âtuhumâ ve tafikâ yahsıfâni aleyhimâ min varakıl cenneh(cenneti), ve nâdâhumâ rabbuhumâ e lem enhekumâ an tilkumeş şecereti ve ekul lekumâ inneş şeytâne lekumâ aduvvun mubîn(mubînun)
23 (A'râf 7/23) Kâlâ rabbenâ zalemnâ enfusenâ ve in lem tagfirlenâ ve terhamnâ le nekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne)
47 (A'râf 7/47) Ve izâ surifet ebsâruhum tilkâe ashâbin nâri kâlû rabbenâ lâ tec'alnâ meal kavmiz zâlimîn(zâlimîne)
88 (A'râf 7/88) Kâlel meleullezînestekberû min kavmihî le nuhricenneke yâ şuaybu vellezîne âmenû meake min karyetinâ ev le teûdunne fî milletinâ, kâle e ve lev kunnâ kârihîn(kârihîne)
89 (A'râf 7/89) Kadiftereynâ alâllâhi keziben in udnâ fî milletikum ba’de iz necceynâllâhu minhâ, ve mâ yekûnu lenâ en neûde fîhâ illâ en yeşâallahu rabbunâ, vesia rabbunâ kulle şey’in ilmen, alâllâhi tevekkelnâ, rabbenâftah beynenâ ve beyne kavminâ bil hakkı ve ente hayrul fâtihîn(fâtihîne)
125 (A'râf 7/125) Kâlû innâ ilâ rabbinâ munkalibûn(munkalibûne)
126 (A'râf 7/126) Ve mâ tenkımu minnâ illâ en âmennâ bi âyâti rabbinâ lemmâ câetnâ, rabbenâ efrıg aleynâ sabran ve teveffenâ muslimîn(muslimîne)
151 (A'râf 7/151) Kâle rabbıgfirlî ve li ahî ve edhilnâ fî rahmetike ve ente erhamur râhımîn(râhımîne)
155 (A'râf 7/155) Vahtâra mûsâ kavmehu seb’îne raculen li mîkâtinâ, fe lemmâ ehazet humur recfetu kâle rabbi lev şi’te ehlektehum min kablu ve iyyâye, e tuhlikunâ bi mâ feales sufehâu minnâ, in hiye illâ fitnetuke, tudıllu bihâ men teşâu ve tehdî men teşâu ente veliyyunâ fagfir lenâ verhamnâ ve ente hayrul gâfirîn(gâfirîne)
156 (A'râf 7/156) Vektub lenâ fî hâzihid dunyâ haseneten ve fîl âhırati innâ hudnâ ileyke, kâle azâbî usîbu bihî men eşâu ve rahmetî vesiat kulle şey’in, fe se ektubuhâ lillezîne yettekûne ve yu’tûnez zekâte vellezîne hum bi âyâtinâ yu’minûn(yu’minûne)
84 (Yûnus 10/84) Ve kâle mûsâ yâ kavmi in kuntum âmentum billâhi fe aleyhi tevekkelû in kuntum muslimîn(muslimîne)
85 (Yûnus 10/85) Fe kâlû alâllâhi tevekkelnâ, rabbenâ lâ tec’alnâ fitneten lil kavmiz zâlimîn(zâlimîne)
88 (Yûnus 10/88) Ve kâle mûsâ rabbenâ inneke âteyte fir’avne ve melâhu zîneten ve emvâlen fîl hayâtid dunyâ rabbenâ li yudıllû an sebîlike, rabbenâtmis alâ emvâlihim veşdud alâ kulûbihim fe lâ yu’minû hattâ yeravûl azâbel elîm(elîme)
89 (Yûnus 10/89) Kâle kad ucîbet da’vetukumâ festekîmâ ve lâ tettebi ânni sebîlellezîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne)
45 (Hûd 11/45) Ve nâdâ nûhun rabbehu fe kâle rabbi innebnî min ehlî ve inne va'dekel hakku ve ente ahkemul hâkimîn(hâkimîne)
46 (Hûd 11/46) Kâle yâ nûhu innehu leyse min ehlike, innehu amelun gayru salih(salihin), fe lâ tes'elni mâ leyse leke bihî ilm(ilmun), innî eızuke en tekûne minel câhilîn(câhilîne)
47 (Hûd 11/47) Kâle rabbi innî eûzu bike en es'eleke mâ leyse lî bihî ilm(ilmun), ve illâ tagfirlî ve terhamnî ekun minel hâsirîn(hâsirîne)
32 (Yûsuf 12/32) Kâlet fe zâlikunnellezî lumtunnenî fîhi, ve lekad râvedtuhu an nefsihî festa’sam(festa’same), ve le in lem yef’al mâ âmuruhu le yuscenenne ve le yekûnen mines sâgırîn(sâgırîne)
33 (Yûsuf 12/33) Kâle rabbis sicnu ehabbu ileyye mimmâ yed’ûnenî ileyhi, ve illâ tasrif annî keydehunne asbu ileyhinne ve ekun minel câhilîn(câhilîne)
34 (Yûsuf 12/34) Festecâbe lehu rabbuhu fe sarafe anhu keydehunn(keydehunne), innehu huves semîul alîm(alîmu)
101 (Yûsuf 12/101) Rabbi kad âteytenî minel mulki ve allemtenî min te’vîlil ehâdîs(ehâdîsi), fâtıras semâvâti vel ardı ente veliyyî fîd dunyâ vel âhırati, teveffenî muslimen ve elhıknî bis sâlihîn(sâlihîne)
35 (İbrâhîm 14/35) Ve iz kâle ibrâhîmu rabbic’al hâzâl belede âminen vecnubnî ve beniyye en na’budel asnâm(asnâme)
36 (İbrâhîm 14/36) Rabbi innehunne adlelne kesîran minen nâs(nâsi), fe men tebianî fe innehu minnî, ve men asânî fe inneke gafûrun rahîm(rahîmun)
38 (İbrâhîm 14/38) Rabbenâ inneke ta’lemu mâ nuhfî ve mâ nu’linu, ve mâ yahfâ alâllâhi min şey’in fîl ardı ve lâ fîs semâi
39 (İbrâhîm 14/39) El hamdulillâhillezî vehebe lî alâ kiberi ismâîle ve ishâk(ishâka), inne rabbî le semîud duâi
40 (İbrâhîm 14/40) Rabbic’alnî mukîmes salâti ve min zurriyyetî rabbenâ ve tekabbel duâi
41 (İbrâhîm 14/41) Rabbenâgfirlî ve li vâlideyye ve lil mu’minîne yevme yekûmul hisâb(hisâbu)
44 (İbrâhîm 14/44) Ve enzirin nâse yevme ye’tîhimul azâbu fe yekûlullezîne zalemû rabbenâ ahhırnâ ilâ ecelin karîbin nucib da’veteke ve nettebiir rusule, e ve lem tekûnû aksemtum min kablu mâ lekum min zevâl(zevâlin)
24 (İsrâ 17/24) Vahfıd lehumâ cenâhaz zulli miner rahmeti ve kul rabbirhamhumâ kemâ rabbeyânî sagîrâ(sagîren)
80 (İsrâ 17/80) Ve kul rabbi edhılnî mudhale sıdkın ve ahricnî muhrace sıdkın vec’al lî min ledunke sultânen nasîrâ(nasîran)
9 (Kehf 18/9) Em hasibte enne ashâbel kehfi ver rakîmi kânû min âyâtinâ acabâ(acaben)
10 (Kehf 18/10) İz evâl fityetu ilâl kehfi fe kâlû rabbenâ âtinâ min ledunke rahmeten ve heyyi' lenâ min emrinâ raşedâ(raşeden)
1 (Meryem 19/1) Kâf, hâ, yâ, ayn, sâd
2 (Meryem 19/2) Zikru rahmeti rabbike abdehu zekeriyyâ
3 (Meryem 19/3) İz nâdâ rabbehu nidâen hafiyyâ(hafiyyen)
4 (Meryem 19/4) Kâle rabbî innî ve henel azmu minnî veştealer re’su şeyben ve lem ekun bi duâike rabbî şakıyyâ(şakıyyen)
5 (Meryem 19/5) Ve innî hıftul mevâliye min verâî ve kânetimraetî âkıran fe heb lî min ledunke veliyyâ(veliyyen)
6 (Meryem 19/6) Yerisunî ve yerisu min âli ya’kûbe vec’alhu rabbî radıyyâ(radıyyen)
7 (Meryem 19/7) Yâ zekeriyyâ innâ nubeşşiruke bi gulâminismuhu yahyâ lem nec’al lehu min kablu semiyyâ(semiyyen)
8 (Meryem 19/8) Kâle rabbî ennâ yekûnu lî gulâmun ve kânetimraetî âkıran ve kad belagtu minel kiberi ıtiyyâ(ıtiyyen)
9 (Meryem 19/9) Kâle kezâlike, kâle rabbuke huve aleyye heyyinun ve kad halaktuke min kablu ve lem teku şey’â(şey’en)
10 (Meryem 19/10) Kâle rabbic’al lî âyeh(âyeten), kâle âyetuke ellâ tukellimen nâse selâse leyâlin seviyyâ(seviyyen)
25 (Tâhâ 20/25) Kâle rabbişrah lî sadrî
26 (Tâhâ 20/26) Ve yessir lî emrî
27 (Tâhâ 20/27) Vahlul ukdeten min lisânî
28 (Tâhâ 20/28) Yefkahû kavlî
29 (Tâhâ 20/29) Vec’al lî vezîren min ehlî
30 (Tâhâ 20/30) Hârûne ahî
31 (Tâhâ 20/31) Uşdud bihî ezrî
32 (Tâhâ 20/32) Ve eşrikhu fî emrî
33 (Tâhâ 20/33) Key nusebbihake kesîrâ(kesîren)
34 (Tâhâ 20/34) Ve nezkureke kesîrâ(kesîren)
35 (Tâhâ 20/35) İnneke kunte binâ basîrâ(basîren)
113 (Tâhâ 20/113) Ve kezâlike enzelnâhu kur’ânen arabîyyen ve sarrafnâ fîhi minel vaîdi leallehum yettekûne ev yuhdisu lehum zikrâ(zikren)
114 (Tâhâ 20/114) Fe teâlâllâhul melikul hak(hakku), ve lâ ta’cel bil kur’âni min kabli en yukdâ ileyke vahyuhu ve kul rabbi zidnî ılmâ(ılmen)
112 (Enbiyâ 21/112) Kâle rabbıhkum bil hakk(hakkı), ve rabbunâr rahmânul musteânu alâ mâ tasıfûn(tasıfûne)
26 (Mü'minûn 23/26) Kâle rabbinsurnî bimâ kezzebûni
28 (Mü'minûn 23/28) Fe izâsteveyte ente ve men meake alâl fulki fe kulil hamdu lillâhillezî neccânâ minel kavmiz zâlimîn(zâlimîne)
29 (Mü'minûn 23/29) Ve kul rabbi enzilnî munzelen mubâraken ve ente hayrul munzilîn(munzilîne)
38 (Mü'minûn 23/38) İn huve illâ raculunifterâ alâllâhi keziben ve mâ nahnu lehu bi mu’minîn(mu’minîne)
39 (Mü'minûn 23/39) Kâle rabbinsurnî bimâ kezzebûni
93 (Mü'minûn 23/93) Kul rabbi immâ turiyennî mâ yûadûn(yûadûne)
94 (Mü'minûn 23/94) Rabbi fe lâ tec’alnî fîl kavmiz zâlimîn(zâlimîne)
97 (Mü'minûn 23/97) Ve kul rabbi eûzu bike min hemezâtiş şeyâtîn(şeyâtîni)
98 (Mü'minûn 23/98) Ve eûzu bike rabbi en yahdurûni
117 (Mü'minûn 23/117) Ve men yed’u meallâhi ilâhen âhare lâ burhâne lehu bihî fe innemâ hısâbuhu inde rabbihi, innehu lâ yuflihul kâfirûn(kâfirûne)
118 (Mü'minûn 23/118) Ve kul rabbigfir verham ve ente hayrur râhımîn(râhımîne)
83 (Şuarâ 26/83) Rabbi heb lî hukmen ve elhıknî bis sâlihîn(sâlihîne)
84 (Şuarâ 26/84) Vec’al lî lisâne sıdkın fîl âhırîn(âhırîne)
85 (Şuarâ 26/85) Vec’alnî min veraseti cennetin naîm(naîmi)
86 (Şuarâ 26/86) Vagfir li ebî innehu kâne mined dâllîn(dâllîne)
87 (Şuarâ 26/87) Ve lâ tuhzinî yevme yûb’asûn(yûb’asûne)
88 (Şuarâ 26/88) Yevme lâ yenfau mâlun ve lâ benûn(benûne)
89 (Şuarâ 26/89) İllâ men etâllâhe bi kalbin selîm(selîmin)
117 (Şuarâ 26/117) Kâle rabbi inne kavmî kezzebûni
118 (Şuarâ 26/118) Feftah beynî ve beynehum fethan ve neccinî ve men maiye minel mu’minîn(mu’minîne)
168 (Şuarâ 26/168) Kâle innî li amelikum minel kâlîn(kâlîne)
169 (Şuarâ 26/169) Rabbi neccinî ve ehlî mimmâ ya’melûn(ya’melûne)
18 (Neml 27/18) Hattâ izâ etev alâ vâdin nemli kâlet nemletun yâ eyyuhân nemludhulû mesâkinekum, lâ yahtımennekum suleymânu ve cunûduhu ve hum lâ yeş’urûn(yeş’urûne)
19 (Neml 27/19) Fe tebesseme dâhıken min kavlihâ ve kâle rabbi evzı’nî en eşkure ni’metekelletî en’amte aleyye ve alâ vâlideyye ve en a’mele salihan terdâhu ve edhılnî bi rahmetike fî ibâdikes sâlihîn(sâlihîne)
15 (Kasas 28/15) Ve dehalel medînete alâ hîni gafletin min ehlihâ fe vecede fîhâ raculeyni yaktetilâni hâzâ min şîatihî ve hâzâ min aduvvihî, festegâsehullezî min şîatihî alâllezî min aduvvihî, fe vekezehu mûsâ fe kadâ aleyhi kâle hâzâ min ameliş şeytân(şeytâni), innehu aduvvun mudillun mubîn(mubînun)
16 (Kasas 28/16) Kâle rabbi innî zalemtu nefsî fagfirlî fe gafera lehu, innehu huvel gafûrur rahîm(rahîmu)
17 (Kasas 28/17) Kâle rabbi bimâ en’amte aleyye fe len ekûne zahîran lil mucrimîn(mucrimîne)
20 (Kasas 28/20) Ve câe raculun min aksal medîneti yes’â kâle yâ mûsâ innel melee ye’temirûne bike li yaktulûke fahruc innî leke minen nâsıhîn(nâsıhîne)
21 (Kasas 28/21) Fe harace minhâ hâifen yeterakkabu, kâle rabbi neccinî minel kavmiz zâlimîn(zâlimîne)
22 (Kasas 28/22) Ve lemmâ teveccehe tilkâe medyene kâle asâ rabbî en yehdiyenî sevâes sebîl(sebîli)
23 (Kasas 28/23) Ve lemmâ verede mâe medyene vecede aleyhi ummeten minen nâsi yeskûn(yeskûne), ve vecede min dûnihimumraeteyni tezûdân(tezûdâni), kâle mâ hatbukumâ, kâletâ lâ neskî hattâ yusdirar riâu ve ebûnâ şeyhun kebîr(kebîrun)
24 (Kasas 28/24) Fe sekâ lehumâ summe tevellâ ilâz zılli fe kâle rabbi innî limâ enzelte ileyye min hayrin fakîr(fakîrun)
30 (Ankebût 29/30) Kâle rabbinsurnî alâl kavmil mufsidîn(mufsidîne)
18 (Sebe' 34/18) Ve cealnâ beynehum ve beynel kurâlletî bâraknâ fîhâ kuran zâhiraten ve kaddernâ fîhâs seyr(seyre), sîrû fîhâ leyâliye ve eyyâmen âminîn(âminîne)
19 (Sebe' 34/19) Fe kâlû rabbenâ bâid beyne esfârinâ ve zalemû enfusehum fe cealnâhum ehâdîse ve mezzaknâhum kulle mumezzakın, inne fî zâlike le âyâtin li kulli sabbârin şekûr(şekûrin)
99 (Sâffât 37/99) Ve kâle innî zâhibun ilâ rabbî se yehdîni
100 (Sâffât 37/100) Rabbi heb lî mines sâlihîn(sâlihîne)
34 (Sâd 38/34) Ve lekad fetennâ suleymâne ve elkaynâ alâ kursiyyihî ceseden summe enâb(enâbe)
35 (Sâd 38/35) Kâle rabbigfir lî veheb lî mulken lâ yenbagî li ehadin min ba’dî, inneke entel vehhâb(vehhâbu)
46 (Zümer 39/46) Kulillâhumme fâtıras semâvâti vel ardı âlimel gaybi veş şehâdeti ente tahkumu beyne ıbâdike fî mâ kânû fîhi yahtelifûn(yahtelifûne)
7 (Mü'min 40/7) Ellezîne yahmilûnel arşa ve men havlehu yusebbihûne bi hamdi rabbihim ve yu’minûne bihî ve yestagfirûne lillezîne âmenû, rabbenâ vesi’te kulle şey’in rahmeten ve ilmen fagfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke ve kıhim azâbel cahîm(cahîmi)
8 (Mü'min 40/8) Rabbenâ ve edhilhum cennâti adninilletî vaadtehum ve men salaha min âbâihim ve ezvâcihim ve zurriyyâtihim inneke entel azîzul hakîm(hakîmu)
9 (Mü'min 40/9) Ve kıhimus seyyiât(seyyiâti), ve men tekıs seyyiâti yevme izin fe kad rahimtehu ve zâlike huvel fevzul azîm(azîmu)
10 (Duhân 44/10) Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin)
11 (Duhân 44/11) Yagşân nâse, hâzâ azâbun elîm(elîmun)
12 (Duhân 44/12) Rabbenâkşif annâl azâbe innâ mu’minûn(mu’minûne)
15 (Ahkâf 46/15) Ve vassaynâl insâne bi vâlideyhi ihsânen, hamelethu ummuhu kurhen ve vadaathu kurhen, ve hamluhu ve fisâluhu selâsûne şehran, hattâ izâ belega eşuddehu ve belega erbaîne seneten kâle rabbi evzı’nî en eşkure ni’metekelletî en’amte aleyye ve alâ vâlideyye ve en a’mele sâlihan terdâhu ve aslıh lî fî zurriyyetî, innî tubtu ileyke ve innî minel muslimîn(muslimîne)
10 (Haşr 59/10) Vellezîne câû min ba’dihim yekûlûne rabbenâgfir lenâ ve li ihvâninâllezîne sebekûnâ bil îmâni ve lâ tec’al fî kulûbinâ gıllen lillezîne âmenû rabbenâ inneke raûfun rahîm(rahîmun)
4 (Mümtehine 60/4) Kad kânet lekum usvetun hasenetun fî ibrâhîme vellezîne meahu, iz kâlû li kavmihim innâ buraâu minkum ve mimmâ ta’budûne min dûnillâhi kefernâ bikum, ve bedâ beynenâ ve beynekumul adâvetu vel bagdâu ebeden hattâ tu’minû billâhi vahdehû, illâ kavle ibrâhîme li ebîhi le estagfiranne leke ve mâ emliku leke minallâhi min şey’in, rabbenâ aleyke tevekkelnâ ve ileyke enebnâ ve ileykel masîr(masîru)
5 (Mümtehine 60/5) Rabbenâ lâ tec’alnâ fitneten lillezîne keferû, vagfir lenâ rabbenâ, inneke entel azîzul hakîm(hakîmu)
8 (Tahrîm 66/8) Yâ eyyuhâllezîne âmenû tûbû ilâllâhi tevbeten nasûhan, asâ rabbukum en yukeffira ankum seyyiâtikum ve yudhilekum cennâtin tecrî min tahtihâl enhâru, yevme lâ yuhzîllâhun nebiyye vellezîne âmenû meahu, nûruhum yes'â beyne eydîhim ve bi eymânihim yekûlûne rabbenâ etmim lenâ nûranâ vagfir lenâ, inneke alâ kulli şey'in kadîr(kadîrun)
11 (Tahrîm 66/11) Ve daraballâhu meselen lillezîne âmenûmraete fir’avn(fir’avne), iz kâlet rabbibni lî indeke beyten fîl cenneti ve neccinî min fir’avne ve amelihî ve neccinî minel kavmiz zâlimîn(zâlimîne)
26 (Nûh 71/26) Ve kâle nûhun rabbi lâ tezer alâl ardı minel kâfirîne deyyârâ(deyyâran)
27 (Nûh 71/27) İnneke in tezerhum yudıllû ıbâdeke ve lâ yelidû illâ fâciran keffârâ(keffâran)
28 (Nûh 71/28) Rabbigfirlî ve li vâlideyye ve li men dehale beytiye mu’minen ve lil mu’minîne vel mu’minât(mu’minâti) ve lâ tezidiz zâlimîne illâ tebârâ(tebâran)

6 (1/6) (Bu istiane'n ile) bizi, SIRATI MUSTAKÎM'e hidayet et (ulaştır)
7 (1/7) O yol (SIRATI MUSTAKÎM) ki; üzerlerine nimet verdiklerinin yoludur. Üzerlerine gadap duyulmuşların ve dalâlette kalmışların (Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin) yolu değil
126 (2/126) Ve İbrâhîm: “Rabbim burayı emin (güvenli) bir belde kıl. Onun halkından Allah’a ve yevmil âhire îmân edenleri semerelerinden (çeşitli ürün ve meyvelerden) rızıklandır.” dediği zaman (Allah) şöyle buyurdu: “Kâfir olan kimseyi biraz metalandırırım (geçindiririm) ve sonra onu ateşin azabına maruz bırakırım, orası ne kötü bir varış yeridir.
127 (2/127) İbrâhîm (a.s) ve İsmail (a.s), beyt’in (Kâbe’nin) temellerini yükseltiyorlardı (ve şöyle dua ediyorlardı): “Rabbimiz, bizden (bunu) kabul buyur. Muhakkak ki Sen, Sen, en iyi işiten ve en iyi bilensin.
128 (2/128) Rabbimiz, bizim ikimizi sana teslim olanlardan kıl, zürriyetimizden de sana teslim olan bir ümmet (kıl) ve bize (hac) ibadetinin yerlerini (ve kurallarını) göster ve tövbemizi kabul et. Muhakkak ki Sen, Sen, tövbeleri kabul edensin, rahmet edensin (rahmet nuru gönderensin)
129 (2/129) Rabbimiz, onların arasından kendilerinden, onlara Senin âyetlerini tilâvet edecek (okuyup açıklayacak), onlara Kitap’ı (Kuranı Kerim’i) ve hikmeti öğretecek ve onların (nefsini) tezkiye (ve tasfiye) edecek bir resûl beas et (hayata getir). Muhakkak ki Sen, Sen, Azîz’sin, Hakîm’sin
200 (2/200) Böylece (hacca ait) ibadetlerinizi (ve kuralları) tamamladığınız zaman, artık atalarınızı zikrettiğiniz gibi, hatta daha kuvvetli bir zikirle Allah’ı zikredin. Fakat insanlardan kim: “Rabbimiz bize dünyada ver.” derse, ahirette onun bir nasibi yoktur
201 (2/201) Ve onlardan (insanlardan) kim: “Rabbimiz bize dünyada hasene (güzellik ve iyilikler) ver ve ahirette de hasene (güzellik ve iyilikler) ver. Bizi ateşin azabından koru.” derse..
250 (2/250) Ve (Talut’un askerleri), Calut ve onun askerlerinin (ordusunun) karşısına çıktıkları zaman şöyle dediler: “Rabbimiz üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı (düşman karşısında) sabit kıl ve kâfirler kavmine karşı bize yardım et.
285 (2/285) Resûl, Rabbinden kendisine indirilene îmân etti ve mü’minler de, hepsi Allah’a, O’nun meleklerine, kitaplarına ve resûllerine îmân etti. “Biz, O’nun resûlleri arasından (hiç) birini, diğerinden ayırmayız.” Ve “ışittik ve itaat ettik! Ve Rabbimiz, Senin mağfiretini (dileriz). Ve masîr (varış) Sana’dır (Sana doğru yola çıkarız ve Sana ulaşırız).” dediler
286 (2/286) Allah kimseyi gücünün yettiğinden başkasıyla mükellef kılmaz (sorumlu tutmaz). Kazandığı (dereceler) onundur ve iktisap ettiği (kazandığı negatif dereceler) de onundur (sorumluluğu onun üzerindedir). Rabbimiz! Şâyet unuttuysak veya hata yaptıysak bizi aheze etme (sorgulama). Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bizim üzerimize ağır yük yükleme. Rabbimiz, takat (güç) yetiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme. Ve bizi af ve mağfiret et ve bize rahmet et (Rahîm esması ile bize tecelli et, rahmet nurunu gönder). sen bizim Mevlâmız’sın. Artık kâfirler kavmine karşı bize yardım et
8 (3/8) Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra, kalplerimizi saptırma. Senin katından bize vehbi olarak rahmet bağışla. Muhakkak ki sen, Vehhab'sın (vehbi olarak bağışlayansın)
9 (3/9) Rabbimiz muhakkak ki insanları, hakkında şüphe olmayan günde toplayacak olan Sen'sin. Muhakkak ki Allah vaadinden dönmez
15 (3/15) De ki: "Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takva sahibi olanlar için, Rabb'lerinin katında, içinde devamlı kalacakları, altından nehirler akan cennetler, temiz eşler ve Allah'ın rızası vardır." Allah kullarını en iyi görendir
16 (3/16) Onlar (takva sahipleri): “Rabbimiz, biz hiç şüphesiz mü’min olduk (îmân ettik), artık bizim günahlarımızı (sevaba çevirerek) bize mağfiret et ve bizi ateş azabından koru.” derler
17 (3/17) (Onlar), sabredenler, sâdıklar (ahdlerine vefa edenler), kânitîn olanlar (Allah’ın huzurunda saygı ile duranlar), infâk edenler (Allah için verenler) ve seherlerde mağfiret dileyenlerdir
26 (3/26) De ki: "Mülkün mâliki olan Allah'ım. Mülkü dilediğine verirsin ve dilediğinden mülkü alırsın. Ve dilediğini azîz kılarsın ve dilediğini zelil edersin. “Hayır” senin elindedir. Muhakkak ki sen herşeye kaadirsin
27 (3/27) Geceyi gündüzün içine sokarsın ve gündüzü gecenin içine sokarsın. Canlıyı ölüden çıkarırsın ve ölüyü canlıdan çıkarırsın. Ve dilediğin kimseyi hesapsız rızıklandırırsın
35 (3/35) İmrân'ın eşi (Hanne): "Rabbim ben, karnımda olanı (doğacak çocuğumu), hür olarak senin için (yalnız sana itaat ve ibadet etsin diye) nezrettim (adadım). Artık (onu) benden kabul buyur. Muhakkak ki Sen Semi'sin (en iyi işitensin), Alîm'sin (en iyi bilensin)." demişti
38 (3/38) Zekeriyya (A.S), işte orada Rabbine dua etti: "Rabbim, bana Senin katından temiz bir nesil bağışla, muhakkak ki sen duayı en iyi işitensin" dedi
52 (3/52) Fakat İsa, onlardan inkâr hissedince “Allah’a (giden yolda) benim yardımcılarım kimlerdir?” dedi. Havariler: “Biz Allah’ın yardımcılarıyız, Allah’a îman ettik (ruhumuzu ölmeden önce Allah’a ulaştırmayı diledik) ve bizim (Allah’a) teslim olduğumuza şahit ol.” dediler
53 (3/53) Rabbimiz, Senin indirdiğin şeye inandık ve Resûl’e tâbî olduk, artık bizi şahitlerle beraber yaz
146 (3/146) Ve peygamberlerden niceleri var ki; onlarla birlikte birçok rıbbıyyun (ilim, irfan sahibi mürşid) de savaştı. Allah yolunda, kendilerine isabet eden şeyler (elem ve sıkıntılar) sebebiyle gevşemediler, zayıflık göstermediler ve boyun da eğmediler. Allah, sabredenleri sever
147 (3/147) Ve onların sözleri: "Rabbimiz, bizim günahlarımızı mağfiret et ve işimizdeki israfımızı (aşırılığımızı) bağışla. Ve ayaklarımızı sabit tut ve kâfirler kavmine karşı bize yardım et." demekten başka birşey olmadı
191 (3/191) Onlar (ulûl elbab, lüblerin, Allah'ın sır hazinelerinin sahipleri), ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken (daima) Allah'ı zikrederler. Ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler (ve derler ki): "Ey Rabbimiz! Sen bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Sen Subhan'sın, artık bizi ateşin azabından koru
192 (3/192) Ey Rabbimiz! Muhakkak ki Sen, kimi ateşe sokarsan artık onu hakir ve rezil etmişsindir. Zalimler için bir yardımcı yoktur
193 (3/193) Rabbimiz! Muhakkak ki biz, “Rabbiniz’e âmenû olun” diye îmâna davet eden davetçiyi işittik, böylece îmân ettik (davetçiye tâbî olarak âmenû olduk) Rabbimiz artık bizim günahlarımızı mağfiret et, seyyiatlarımızı ört ve bizi ebrar olan (Allah'a ulaşan ve veli olan cennetlik) kullarınla beraber vefat ettir
194 (3/194) Rabbimiz! Resûllerin vasıtasıyla bize vaad ettiğin şeyleri bize ver ve kıyamet günü bizi rezil ve perişan etme. Muhakkak ki sen vaadinden dönmezsin
75 (4/75) Ve size ne oluyor ki Allah’ın yolunda ve "Ey Rabbimiz! Halkı zalim olan bu kasabadan bizi çıkar ve katından bir velî ve katından bize bir yardımcı kıl (gönder)." diyen zayıf ve aciz erkekler, kadınlar ve çocuklar için savaşmıyorsunuz
24 (5/24) (Onlar); “Ey Mûsâ, muhakkak ki biz onlar orada olduğu sürece ebediyen, asla oraya girmeyiz. Artık Sen ve Rabb'in gidin, böylece ikiniz savaşın, biz mutlaka burada otururuz.” dediler
25 (5/25) (Hz. Mûsa) Dedi ki; “Ey Rabb’im! Muhakkak ki ben, kendimden ve kardeşimden başkasına sahip değilim. Artık fâsık kavimle bizim aramızı ayır.
82 (5/82) Âmenû olanlara karşı, insanlardan en şiddetli düşman olarak mutlaka Yahudileri ve (Allah'a) şirk koşanları (müşrikleri) bulursun. Dostluk bakımından âmenû olanlara en yakın olarak da: “Muhakkak ki biz nasrâniyiz.” diyenleri bulursun. Bu, onların arasında keşişler ve ruhbanların bulunması ve onların kibirlenmemesi (büyüklenmemesi) sebebiyledir
83 (5/83) Ve Resûl'e indirileni (Kur'ân'ı) işittikleri zaman, Hakk'tan olan şeylere arif olduklarından dolayı, onların gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. “Rabb'imiz, biz îmân ettik (âmenû olduk), artık bizi şâhitlerle beraber yaz...” derler
114 (5/114) Meryem oğlu İsâ; “Allah'ım, Rabb'imiz! Bizim üzerimize semadan bir sofra indir ki bizim için bayram, bizden öncekiler ve bizden sonrakiler için senden bir mucize (delil) olsun. Ve bizi rızıklandır. Ve Sen rızık verenlerin en hayırlısısın.” dedi
22 (7/22) Böylece o ikisini aldatarak öncülük (önderlik) etti. Ağaçtan tadınca (meyvesini yeyince) ayıp yerleri kendilerine göründü (açığa çıktı) ve üzerlerine cennet yaprakları yapıştırmaya başladılar ve Rab’leri (ikisinin Rabbi), ikisine şöyle seslendi: “Sizin ikinizi bu ağaçtan nehyetmedim mi (yasaklamadım mı)? Ve sizin ikinize, muhakkak ki şeytan apaçık düşmandır.” demedim mi
23 (7/23) İkisi şöyle dedi: “Rabbimiz, biz nefslerimize zulmettik, şâyet Sen bize mağfiret ve rahmet etmezsen, biz mutlaka hüsrana uğrayanlardan oluruz.
47 (7/47) Onların bakışları ateş (cehennem) ehlinin tarafına çevrilince: “Rabbimiz, bizi zalim kavim ile beraber kılma.” dediler
88 (7/88) Onun kavminden kibirlenenlerin ileri gelenleri şöyle dedi(ler): “Ya Şuayb, seni ve seninle beraber âmenû olanları (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) mutlaka ülkemizden çıkaracağız! Ya da siz mutlaka bizim milletimize (dînimize) dönersiniz.” (Şuayb A.S): “Şâyet biz kerih görüyorsak da mı?” dedi
89 (7/89) “Allah’ın, bizi ondan kurtarmasından sonra, sizin milletinize dönersek Allah’a yalanla iftira etmiş oluruz. Ve Rabbimizin dilemesi hariç bizim oraya geri dönmemiz olamaz. Rabbimiz ilmiyle herşeyi kuşatmıştır. Allah’a tevekkül ettik. Rabbimiz, kavmimiz ile bizim aramızı hak ile aç (ayır). Sen fethedenlerin (fatihlerin) en hayırlısısın.
125 (7/125) “Muhakkak biz, Rabbimize dönmüş kimseleriz (dönenleriz).” dediler
126 (7/126) Rabbimizin âyetleri bize geldiği zaman, O’na îmân ettik diye bizden intikam alıyorsun. Rabbim, bize sabır yağdır ve bizi teslim olmuş (ruhumuz, fizik vücudumuz, nefsimiz ve irademiz) olarak öldür (vefat ettir)
151 (7/151) (Musa A.S) şöyle dedi: “Rabbim, beni ve kardeşimi mağfiret et ve bizi rahmetinin içine al (dahil et). Ve Sen, rahmet edenlerin en çok rahmet edenisin.
155 (7/155) Ve Musa (A.S), Bizim belirlediğimiz buluşma zamanımız için kavminden yetmiş adam seçti. Onları, şiddetli bir sarsıntı yakalayınca şöyle dedi: “Rabbim, şâyet dileseydin daha önce onları ve beni helâk ederdin. İçimizden sefihlerin yaptıklarından dolayı, bizi helâk mı edeceksin? O ancak Senin bir imtihanındır. Onunla dilediğini dalâlette bırakırsın ve dilediğini hidayete erdirirsin. Sen, bizim dostumuzsun. Artık bizi mağfiret et ve bize rahmet (merhamet) et. Sen, mağfiret edenlerin en hayırlısısın.
156 (7/156) “Bize bu dünyada ve ahirette (yevm’il âhirde, kıyâmet gününde, hayat gününde) haseneler (güzel ameller, derecat kazandıran ameller) yaz (pozitif derecelerimizi, negatif derecelerimizden daha çok kazandır). Gerçekten biz tövbe edip, Sana döndük.” Allahû Tealâ, şöyle buyurdu: “Azabımı dilediğime isabet ettiririm. Ve rahmetim herşeyi kuşattı. Böylece onu (haseneyi) takva sahiplerine ve zekâtı veren kimselere yazacağım. Ve onlar ki; onlar, âyetlerimize îmân ederler (mü’minlerdir).
84 (10/84) Ve Musa (A.S) şöyle dedi: “Ey kavmim! Eğer siz, Allah’a âmenû olup (ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dileyenler ve Allah’a), teslim olanlarsanız, artık O’na (Allah’a) tevekkül edin.
85 (10/85) Bunun üzerine: “Biz Allah’a tevekkül ettik. Rabbimiz, bizi zalim kavme fitne (konusu) kılma.” dediler
88 (10/88) Ve Musa (A.S) şöyle dedi: “Rabbimiz, muhakkak ki Sen, firavun ve onun ileri gelenlerine dünya hayatında ziynet (süs eşyası) ve mallar verdin. Rabbimiz, (o mallar) onları Senin yolundan saptırsın! Rabbimiz, onların mallarını mahvet, onların kalplerini sıkıştır. Artık elîm azabı görünceye kadar onlar, mü’min olmazlar.
89 (10/89) (Allahû Tealâ) şöyle buyurdu: “İkinizin duasına icabet edilmiştir (kabul edilmiştir). Artık ikiniz de (kendinizi dîne) ikame edin (Allah’a çağırmaya devam edin). Bilmeyen kimselerin Benden (uzaklaşan) yoluna tâbî olmayın.” dedi
45 (11/45) Ve Nuh (a.s) Rabbine seslendi. Sonra (şöyle) dedi: “Rabbim! Muhakkak ki oğlum benim ailemdendir. Ve muhakkak ki Senin vaadin haktır ve Sen, hüküm verenlerin en iyi hüküm verenisin.
46 (11/46) (Allahû Tealâ) şöyle buyurdu: “Ey Nuh! Muhakkak ki o, senin ailenden değildir. Muhakkak ki onun yaptığı salih olmayan bir ameldir. Öyleyse senin hakkında bir ilmin (bilgin) olmayan şeyi, Benden isteme. Muhakkak ki Ben, cahillerden olursun diye sana öğüt veriyorum.
47 (11/47) (Nuh a.s): “Rabbim, muhakkak ki ben, onun hakkında benim bir ilmim (bilgim) olmayan şeyi Senden istemekten Sana sığınırım. Ve Senin, beni mağfiret etmen ve Senin, bana rahmet etmen olmazsa ben, hüsrana uğrayanlardan olurum.” dedi
32 (12/32) Şöyle dedi: “Hakkında beni kınadığınız kişi; işte bu!” Yemin ederim ki; onun nefsini elde etmek istedim (onun nefsinden murat almak istedim). Fakat o, şiddetle sakındı. Ve eğer ona emrettiğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve mutlaka küçük düşenlerden olacak
33 (12/33) (Yusuf a.s) şöyle dedi: “Rabbim, zindan bana, beni ona davet ettikleri şeyden daha sevimli.” Onların (kadınların) tuzaklarından beni uzaklaştırmazsan (uzaklaştırman hariç) onlara meylederim ve cahillerden olurum
34 (12/34) O zaman Rabbi ona icabet etti. Böylece onların hilesini ondan uzaklaştırdı. Muhakkkak ki O, en iyi işiten ve en iyi bilendir
101 (12/101) “Rabbim bana mülk verdin. Ve olayların (sözlerin, rüyaların) tevîlini (yorumunu) bana öğrettin. Semaları ve yeryüzünü yaratan, Sen benim dünyada ve ahirette velîmsin (dostumsun). Beni müslüman (Allah’a teslim-i küllî ile teslim olan) olarak vefat ettir ve beni salihler arasına kat.
35 (14/35) İbrahim (a.s) şöyle demişti: “Rabbim, bu beldeyi emin kıl. Beni ve oğullarımı, putlara tapmaktan içtinap ettir (uzaklaştır).
36 (14/36) Rabbim gerçekten onlar (putlar), insanların çoğunu dalâlete düşürdüler. Artık kim bana tâbî olursa, bu sebeple o mutlaka bendendir. Ve kim bana asi olursa, o zaman muhakkak ki; Sen Gafur'sun, Rahîm'sin
38 (14/38) Rabbimiz, muhakkak ki Sen, bizim gizlediğimiz şeyi de gizlemediğimiz (alenî olan) şeyi de bilirsin. Yeryüzünde ve sema(lar)da hiçbir şey, Allah’a gizli değildir
39 (14/39) Hamd, ihtiyarlık halinde bana İsmail ve İshak’ı bağışlayan Allah’a mahsustur. Muhakkak ki; benim Rabbim, duayı mutlaka işitendir
40 (14/40) Rabbim, beni ve zürriyetimi namazı ikame edenlerden kıl. Rabbimiz, duamı kabul buyur
41 (14/41) Rabbimiz, hesap yapıldığı (görüldüğü) gün beni, annemi, babamı ve mü’minleri mağfiret et (günahlarımızı affet)
44 (14/44) Azabın onlara geleceği gün ile insanları uyar. O zaman zalimler şöyle diyecek: “Rabbimiz, bizi yakın bir süreye kadar tehir et (bize zaman ver). Senin davetine icabet edelim ve resûllere tâbî olalım.” Daha önce “sizin için bir zeval olmadığına” yemin eden siz değil misiniz
24 (17/24) Ve onlara (ikisine), merhamet ederek ve tevazu ile kanat ger! Ve “Rabbim, onların beni yetiştirdiği gibi ikisine de merhamet et!” de
80 (17/80) Ve de ki: “Rabbim beni sıdk ile dahil et ve beni sıdk ile çıkar. Ve bana senin katından (gizli ilminden) bir yardımcı sultan kıl.
9 (18/9) Yoksa sen, Ashabel Kehf ve Rakîm’in, bizim acayip âyetlerimizden biri olduğunu mu sandın
10 (18/10) Gençler mağaraya sığındıkları zaman şöyle dediler: “Rabbimiz, bize Senin katından bir rahmet ver. Ve bize emrimizden (bizim içimizden, senin emirlerinden bize ait olan rahmet ve salâvâtı ulaştıracak kişiyi) mürşidi tayin et.
1 (19/1) Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd
2 (19/2) (Bu sure), senin Rabbinin, kulu Zekeriya (A.S)’a rahmetinin zikridir (kıssasıdır)
3 (19/3) O, gizlice seslenerek, Rabbine nida etmişti
4 (19/4) (Zekeriya A.S): “Rabbim, gerçekten ben (zayıfladım) ve benim kemiklerim (de) zayıfladı ve başım (saçlarım) ağardı. Ve Rabbim, ben Sana dua ederek şâkî olmadım.” dedi
5 (19/5) Ve gerçekten ben, arkamdan (benden sonra) vali olanlar (benim soyumdan gelenler benim gibi davranmazlar diye) korktum. Ve benim kadınım (artık) akir oldu. Bu sebeple bana, Senin katından bir velî (dost, yardımcı, evlât) bağışla
6 (19/6) Bana ve Yâkub (A.S)’ın ailesine varis olsun. Ve Rabbim, onu (Senden) razı (olan) kıl
7 (19/7) Ey Zekeriya! Gerçekten Biz seni, ismi Yahya olan bir oğlan çocuk ile müjdeliyoruz. Onunla (o isimle) daha önce bir kimseyi isimlendirmedik
8 (19/8) (Zekeriya (A.S) şöyle) dedi: “Rabbim, benim nasıl bir oğlum olabilir? Ve benim kadınım (artık) akir (kısır) oldu. Ben (de) yaşlanarak ihtiyarlığa ulaştım.
9 (19/9) (Melek): “İşte böyle.” dedi. Senin Rabbin: “O, bana (benim için) kolaydır. Daha önce sen bir şey değilken seni, Ben yaratmıştım.” buyurdu
10 (19/10) (Zekeriya A.S): “Rabbim, bana bir delil (işaret) kıl (ver).” dedi. (Allahû Tealâ şöyle) dedi: “Senin delilin (işaretin), insanlarla üç gece normal (sağlıklı) olduğun halde konuşamamandır.
25 (20/25) (Musa A.S): “Rabbim benim göğsümü şerhet (yar, aç).” dedi
26 (20/26) Ve bana işimi kolaylaştır
27 (20/27) Ve dilimden düğümü (peltekliği) çöz
28 (20/28) Sözlerimi idrak etsinler
29 (20/29) Ve ailemden bana bir yardımcı kıl
30 (20/30) Kardeşim Harun
31 (20/31) Onunla, gücümü artır (beni güçlendir)
32 (20/32) Ve onu, işimde bana ortak kıl
33 (20/33) Seni, çok tesbih etmemiz için
34 (20/34) Ve Seni, çok zikredelim
35 (20/35) Muhakkak ki Sen, bizi görensin
113 (20/113) Ve böylece Kur’ân’ı Arapça olarak indirdik ve O’nda, vaadedilenleri açıkladık. Böylece takva sahibi olurlar veya onlar için bir zikir (ibret) olur
114 (20/114) İşte Hakk ve Melik olan Allah, Yüce’dir. Ve Kur’ân’ın tamamlanması hususunda O’nun vahyi, sana kada edilmeden (tamamlanmadan) önce acele etme. Ve “Rabbim, benim ilmimi artır.” de
112 (21/112) Dedi ki: “Rabbim hak ile hüküm ver. Ve bizim Rabbimiz, sizin (yanlış) vasıflandırmalarınıza rağmen yardım istenilen Rahmân (Allah)’dır.
26 (23/26) (Nuh A.S) dedi ki: “Rabbim, beni yalanladıkları için bana yardım et.
28 (23/28) Böylece sen ve seninle beraber olan kimseler, gemiye bindiğiniz zaman: “Zalim kavimden bizi kurtaran Allah’a hamdolsun.” de
29 (23/29) Ve de ki: “Rabbim, beni mübarek bir inişle indir. Ve Sen, indirenlerin en hayırlısısın.
38 (23/38) O (Resûl), ancak Allah’a yalanla iftira eden bir adamdır. Ve biz, O’na inananlar değiliz
39 (23/39) (Resûl): “Rabbim, beni yalanlamaları sebebiyle bana yardım et.” dedi
93 (23/93) De ki: “Rabbim, eğer vaadolunan şeyi bana gösterecek isen.
94 (23/94) Rabbim, öyleyse beni zalimler kavmi içinde bırakma
97 (23/97) Ve “Şeytanların kışkırtmalarından (vesveselerinden) sana sığınırım.” de
98 (23/98) Ve Rabbim, (şeytanların) benim yanımda bulunmalarından sana sığınırım
117 (23/117) Ve kim, bir burhanı (delili) olmamasına rağmen, Allah ile beraber başka bir ilâha taparsa, artık onun hesabı sadece Rabbinin katındadır. Muhakkak ki kâfirler, felâha (kurtuluşa) eremezler
118 (23/118) Ve de ki: “Rabbim, mağfiret et (günahlarımızı sevaba çevir) ve rahmet et (Rahîm esması ile tecelli et). Ve Sen, Rahîm olanların en hayırlısısın.
83 (26/83) Rabbim bana hikmet bağışla ve beni salihlere dahil et
84 (26/84) Ve beni, sonrakilerin lisanlarında sadık kıl (sonraki nesiller arasında benim anılmamı sağla)
85 (26/85) Ve beni, ni’metlendirilmiş cennetlerinin varislerinden kıl
86 (26/86) Ve babamı mağfiret et, muhakkak ki o dalâlette kalanlardan oldu
87 (26/87) Ve beas günü (yeniden dirilme günü, kıyâmet günü) beni mahzun etme
88 (26/88) Çocukların ve malın fayda vermediği gün (beni utandırma)
89 (26/89) Allah’a selîm (selâmete ermiş) kalple gelenler hariç
117 (26/117) Nuh (A.S): “Rabbim, muhakkak ki kavmim beni tekzip etti (yalanladı).” dedi
118 (26/118) Bu durumda benimle onların arasını öyle bir açışla aç ki (ve böylece) beni ve mü’minlerden benimle beraber olanları kurtar
168 (26/168) “Muhakkak ki ben, sizin amellerinize şiddetle buğzedenlerdenim (kızanlardan, tiksinenlerdenim).” dedi
169 (26/169) Rabbim, beni ve ehlimi (ailemi ve bana tâbî olanları), onların yaptıklarından kurtar
18 (27/18) Karınca vadisine geldikleri zaman bir karınca şöyle dedi: "Ey karıncalar, yuvalarınıza giriniz! Süleyman (A.S) ve onun orduları, farkında olmadan sakın sizi ezmesin.
19 (27/19) Bunun üzerine (Süleyman A.S), onun sözüne gülerek tebessüm etti. Ve: "Rabbim, bana, anne ve babama en’am buyurduğun ni’metlere şükretmekte ve Senin razı olduğun salih amel (nefs tezkiyesi) yapmakta beni başarılı kıl. Ve beni, rahmetinle salih kullarının arasına dahil et." dedi
15 (28/15) Ve (Hz. Musa, kendisine hikmet verilmeden önce) şehir halkı gaflette olduğu bir zamanda (kimse farkında olmadan) şehre girdi. Orada dövüşen iki adam buldu. Biri kendi tarafından, diğeri ona düşman taraftan. O zaman onun (Musa (A.S)’ın) tarafından olan, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Bunun üzerine Musa (A.S) onu yumrukladı (öldürdü). Böylece (ölüm) kaza edildi (hüküm yerine geldi). Musa (A.S): "Bu şeytanın işidir. Muhakkak ki o, apaçık dalalette bırakan bir düşmandır." dedi
16 (28/16) "Rabbim, ben nefsime zulmettim, artık beni mağfiret et." dedi. Böylece onu mağfiret etti. Muhakkak ki O; Gafûr’dur (mağfiret eden), Rahîm’dir (Rahîm esmasıyla tecelli eden)
17 (28/17) (Musa A.S): "Rabbim beni ni’metlendirdiğin şeyler sebebiyle, bundan sonra ben asla mücrimlere arka çıkmayacağım (yardımcı olmayacağım)
20 (28/20) Ve şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi: "Ey Musa! (Kavmin) ileri gelenleri mutlaka seni öldürme emrini vermek için konuşuyorlar. Öyleyse hemen (şehirden) çık. Muhakkak ki ben, sana öğüt verenlerdenim." dedi
21 (28/21) Böylece oradan korkuyla (etrafını) gözleyerek çıktı: "Rabbim, beni (bu) zalimler kavminden kurtar." dedi
22 (28/22) Ve (Musa A.S), Medyen (şehri) tarafına döndüğü zaman "Rabbimin beni sevva edilmiş yola hidayet etmesini (ulaştırmasını) umarım." dedi
23 (28/23) Ve Medyen suyuna vardığı zaman, su almakta olan bir insan topluluğu buldu ve onlardan başka, (hayvanlarını suya gitmekten) engelleyen iki kadın buldu. Onlara: "Sizin haliniz (derdiniz) nedir?" dedi. (O iki kadın): "Çobanlar (sürüleriyle) çekilmedikçe biz (hayvanlarımızı) sulayamayız. Ve bizim babamız çok ihtiyar." dediler
24 (28/24) Böylece ikisinin (sürüsünü) suladı, sonra gölgeye döndü ve "Rabbim muhakkak ki ben, bana hayır olarak indirdiğin herşeye fakirim (muhtacım)." dedi
30 (29/30) (İbrâhîm A.S): "Rabbim, müfsidler kavmine karşı bana yardım et." dedi
18 (34/18) Ve onlarla bereketli kıldığımız ülkeler arasında, arka arkaya (birbirine yakın) beldeler kıldık. Ve orada seyir (yolculuk) yapılacak yollar taktir ettik. Orada geceleri ve gündüzleri emin olarak dolaşın (yolculuk yapın) (dedik)
19 (34/19) Fakat onlar: "Rabbimiz, seferlerimizin arasını uzak kıl." dediler. Ve kendilerine zulmettiler. Böylece onları (nesilden nesile anlatılan) "hadîs" kıldık Ve onları tamamen parça parça dağıttık. Muhakkak ki bunda, çok sabredenlerin ve çok şükredenlerin hepsi için elbette ayetler (ibretler) vardır
99 (37/99) "Ve muhakkak ki ben, Rabbime ulaşan olacağım. O, beni hidayete erdirecek." dedi
100 (37/100) Rabbim, bana salihlerden (evlâtlar) bağışla
34 (38/34) Ve andolsun ki Biz, Süleyman (A.S)’ı imtihan ettik. Ve onun kürsüsü (tahtı) üzerine ceset olarak ulaştırdık. Sonra yöneldi (ayrıldı)
35 (38/35) "Rabbim, beni mağfiret et. Bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir mülk bağışla (hediye et). Muhakkak ki Sen, Sen Vehhab’sın (çok bağışlayıcısın)." dedi
46 (39/46) De ki: "Allah’ım! Gökleri ve yeri yaratan, gaybı (görünmeyeni) ve görüneni bilen Sensin. Kullarının arasında, ihtilâf etmiş oldukları şeyler hakkında hüküm verecek olan Sensin.
7 (40/7) Arşı tutan melekler ve onun etrafındaki kişi (devrin imamı), Rab'lerini hamd ile tesbih ederler ve O'na îmân ederler. Ve âmenû olanlar için (Allah'tan) mağfiret dilerler: “Rabbimiz, Sen herşeyi rahmetle (rahmetinle) ve ilimle (ilminle) kuşattın. Böylece (mürşidin önünde) tövbe edenleri ve Senin yoluna (Sıratı Mustakîm'e) tâbî olanları mağfiret et (günahlarını sevaba çevir). Onları cehennem azabından koru!
8 (40/8) Rabbimiz, onlara vaadettiğin adn cennetlerine, onları ve onların babalarından, zevcelerinden ve zürriyetlerinden salâha ulaşanları dahil et. Muhakkak ki Sen, Sen Azîz’sin, Hakîm’sin (hüküm ve hikmet sahibisin)
9 (40/9) Onları kötülüklerden koru. Ve Sen, kimi izin günü seyyiatlerden (günahlardan) korursan o zaman onlara rahmet etmiş olursun. Ve işte o, fevzül azîmdir (en büyük kurtuluştur)
10 (44/10) Artık göğün, apaçık duman (fitne) getireceği günü gözle
11 (44/11) (O fitne ki) insanları (insanların büyük kısmını) sarmıştır. İşte bu, elîm bir azaptır
12 (44/12) Rabbimiz, azabı bizden kaldır. Muhakkak ki biz, mü’minleriz
15 (46/15) İnsana, anne ve babasına ihsanla davranmasını vasiyet ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Ve onun taşınması ve sütten kesilmesi 30 aydır. Nihayet erginlik çağına ulaştığı zaman 40 yaşını tamamladı. Şöyle dedi: “Rabbim! Bana, anne ve babama verdiğin ni’metlere şükretmekte, Senin razı olduğun salih amel (nefs tezkiyesi) yapmakta beni başarılı kıl. Ve zürriyetimi ıslâh et. Muhakkak ki ben, Sana tövbe ettim ve muhakkak ki ben (Sana) teslim olanlardanım.
10 (59/10) Ve onlardan sonra gelenler: “Rabbimiz bizi ve bizden önce îmân ile geçmiş (göç etmiş) olan kardeşlerimizi mağfiret et. Ve kalplerimizde âmenû olanlara karşı kin bırakma. Rabbimiz, muhakkak ki Sen; Rauf’sun, Rahîm’sin.” derler
4 (60/4) Hz. İbrâhîm ve onunla beraber olanlar sizin için güzel bir örnek olmuştur. Onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: “Muhakkak ki biz, sizden ve sizin Allah’tan başka taptığınız şeylerden uzağız, sizi inkâr ediyoruz. Ve siz, Allah’ın tek oluşuna inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda ebediyyen düşmanlık ve öfke başladı.” Hz. İbrâhîm’in, babasına: “Senin için mutlaka istiğfar edeceğim (mağfiret dileyeceğim). (Ancak) Allah’tan sana gelecek bir şeyi önlemeye malik değilim, sözü (demesi) hariç. Rabbimiz, biz Sana tevekkül ettik. Ve Sana yöneldik. Ve masîr (varış, dönüş, ulaşma), Sana’dır.
5 (60/5) Rabbimiz, bizi kâfirlere fitne kılma! Ve bizi mağfiret et Rabbimiz. Muhakkak ki Sen, Sen; Azîz’sin, Hakîm’sin
8 (66/8) Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı dileyenler)! Allah’a Nasuh Tövbesi ile tövbe edin! Umulur ki Rabbiniz, sizin günahlarınızı örter ve sizi altından nehirler akan cennetlere koyar. O gün Allah, nebîleri ve O’nunla beraber olanları mahzun etmez. Onların nurları, önlerinde ve sağlarında koşar. “Rabbimiz, bizim nurumuzu tamamla ve bize mağfiret et (günahlarımızı sevaba çevir). Muhakkak ki Sen, herşeye kaadirsin.” derler
11 (66/11) Ve Allah, âmenû olanlara firavunun eşini örnek verdi: “Rabbim, Senin katında cennette benim için bir ev inşa et ve beni firavundan ve onun yaptıklarından kurtar. Ve zalimler kavminden beni kurtar.” demişti
26 (71/26) Ve Hz. Nuh: “Rabbim, yeryüzünde kâfirlerden dolaşan bir kimse bırakma.” dedi
27 (71/27) Muhakkak ki eğer Sen, onları (yeryüzünde) bırakırsan, Senin kullarını dalâlete düşürürler ve facir kâfirden başka (evlât) doğurmazlar
28 (71/28) Rabbim, beni, annemi, babamı ve evime mü’min olarak girenleri ve mü’min kadınları ve mü’min erkekleri mağfiret et. Zalimlere helâkından başka bir şeyi artırma

2 بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ (1000/2)
45 وَاضْرِبْ لَهُم مَّثَلَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا كَمَاء أَنزَلْنَاهُ مِنَ السَّمَاء فَاخْتَلَطَ بِهِ نَبَاتُ الْأَرْضِ فَأَصْبَحَ هَشِيمًا تَذْرُوهُ الرِّيَاحُ وَكَانَ اللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ مُّقْتَدِرًا (18/45)
22 هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ (59/22)
18 وَأَنذِرْهُمْ يَوْمَ الْآزِفَةِ إِذِ الْقُلُوبُ لَدَى الْحَنَاجِرِ كَاظِمِينَ مَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ حَمِيمٍ وَلَا شَفِيعٍ يُطَاعُ (40/18)
14 عَلِمَتْ نَفْسٌ مَّا أَحْضَرَتْ (81/14)
15 فَلَا أُقْسِمُ بِالْخُنَّسِ (81/15)
16 الْجَوَارِ الْكُنَّسِ (81/16)
17 وَاللَّيْلِ إِذَا عَسْعَسَ (81/17)
18 وَالصُّبْحِ إِذَا تَنَفَّسَ (81/18)
1 ص وَالْقُرْآنِ ذِي الذِّكْرِ (38/1)
2 بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي عِزَّةٍ وَشِقَاقٍ (38/2)

2 ( 1000/2) Bismillâhir rahmânir rahîm
45 (Kehf 18/45) Vadrıb lehum meselel hayâtid dunyâ ke mâin enzelnâhu mines semâi fahteleta bihî nebâtul ardı fe asbeha heşîmen tezrûhur riyâhu, ve kânallâhu alâ kulli şey'in muktedirâ(muktediran)
22 (Haşr 59/22) Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huve, âlimul gaybi veş şehâdeti, huver rahmânur rahîm(rahîmu)
18 (Mü'min 40/18) Ve enzirhum yevmel âzifeti izil kulûbu ledâl hanâciri kâzımîn(kâzımîne), mâ liz zâlimîne min hamîmin ve lâ şefîin yutâu
14 (Tekvîr 81/14) Alimet nefsun mâ ahdarat
15 (Tekvîr 81/15) Fe lâ uksimu bil hunnes(hunnesi)
16 (Tekvîr 81/16) El cevâril kunnes(kunnesi)
17 (Tekvîr 81/17) Vel leyli izâ as’as(as’ase)
18 (Tekvîr 81/18) Ves subhı izâ teneffes(teneffese)
1 (Sâd 38/1) Sâd, vel kur’âni zîz zikr(zikri)
2 (Sâd 38/2) Belillezîne keferû fî izzetin ve şikâk(şikâkın)

2 (1000/2) Rahmân ve rahîm olan Allah'ın ismi ile
45 (18/45) Onlara dünya hayatını örnek ver ki; o, semadan indirdiğimiz su gibidir. Yeryüzünün nebatları (bitkileri), onunla karıştı (yeşerdi, büyüdü). Sonra da kuruyup, ufalandı ki rüzgâr, onu savurur. Ve Allah, herşeye muktedir olandır (gücü yetendir)
22 (59/22) O Allah ki, O’ndan başka İlâh yoktur. Gaybı (görünmeyeni) ve görüneni de O bilir. O; Rahmân’dır, Rahîm’dir
18 (40/18) Ve yaklaşan gün (kıyâmet günü) konusunda onları uyar. O zaman kalpler, korku ile hançerelere gelir (can boğaza gelir). Zalimler için yakın bir dost ve şefaati kabul edilir bir şefaatçi yoktur
14 (81/14) Her nefs, hazırlamış olduğunu bilmiş olacak (hayat filminde yaptıklarının hepsini görecek)
15 (81/15) Bundan sonra hayır, hünnese (merkezî çekim kuvvetine) yemin ederim
16 (81/16) Cevalan edene (merkezî çekim kuvvetinin etrafında, yörüngede dönene)
17 (81/17) Ve kararmaya başladığı an geceye
18 (81/18) Ve ağarmaya başladığı zaman sabaha (yemin ederim ki)
1 (38/1) Sâd, zikrin sahibi Kur’ân’a andolsun
2 (38/2) Hayır, kâfirler gurur ve ayrılık içindedirler

Bismillâhirrahmânirrahîm
Kâlellezî indehu ilmun minel kîtabi ene âtîke bihî kable en yertedde ileyke tarfuk.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Ve lillâhi gaybus semâvati vel’ard.
Ve mâ emrus sâati illâ ke lemhıl basari ev huve akrabu, innallâhe alâ kulli şey’in kadîr.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Ve mâ emrunâ illâ vâhıdetun ke lemhın bil basar.
Bismillâhirrahmânirrahîm
İnnallâhe alâ kulli şey’in kadîr.
Bismillâhirrahmânirrahîm
İnneke alâ kulli şey’in kadîr.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Ve kânallahu alâ zalike kâdîra.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Vallahû alâ kulli şey’in kadîr.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Fe huve alâ kulli şey’in kadîr.
Bismillâhirrahmânirrahîm
İnnehu alâ rac’ıhî le kâdir.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Zul arşil mecîd. Fa’âlun limâyurid. Tarfatül’ayn.

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla…
(Bu konuya dair) kitaptan bir bilgisi olan ise, "Ben onu sen göz açıp kapayıncaya kadar getiririm" diye cevap verdi.
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla…
Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir.
Kıyamet bir göz kırpması kadar yahut daha da kısa olacaktır. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.NAHL-77
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla…
Ve bizim buyruğumuz tektir, göz açıp kapayıncaya kadar olup biter.KAMER-50
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla…
Şüphesiz Allah her şeye kādirdir. BAKARA-20
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla…
Hiç kuşku yok sen her şeye kadirsin. ÂLİ İMRAN-26
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla…
Allah’ın gücü kesinlikle buna yeter.NİSA-133
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla…
Allah her şeye kādirdir. MAİDE-19
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla…
O hakîmdir, her şeyden haberdardır.EN’AM-17
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla…
Muhakkak ki O, onu (aslına) döndürmeye elbette Kaadir'dir! TARIK-8
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla…
Çok bağışlayan, sevgisi geniş, arşın sahibi, şanı yüce ve dilediğini yapan yalnız O’dur. Göz açıp kapayana kadar. 85/BURUC-16

Elhamdulillâhi rabbil âlemiyn.
Vassalâtu vesselâmu alâ seyyidinâ muhammedin ve aâlihi ve sahbihi ecmaiyn.
Allâhumme inniy es’eluke bihakkı ismikel aziymi’l a’zami ehemmun kesekun haleun yesı Yâ Allah.
Bihakkı ismikel aziymil a’zami’l evveli, bizikrike’l kaâimi Yâ Allâh.
Allâhumme inniy es’eluke bihakkı ismike ehemun biulûhiyyetike Yâ Allâh.
Yâ Vâhidu, Yâ Ehadu, Yâ Ferdu, Yâ Samedu, ente ilâhu men fissemavâti ve men fiyl ardı.
Ve ente’n nâziru ve entel hâkîmu aleyhim Yâ Hâdiy.
Yâ Mu’minu, Yâ Muheyminu, Yâ Metiynu, ehemun, kesekun, haleun, yessîn, Allâhu huve.
Melikun, keriymun, semiy’un, kaâdirun, haliymun, latıyfun, aliymun, yakıynun, sâdıkun.
Allâhumme inniy es’eluke bihakkı ismikel aziymi’l a’zami’lleziy eda’et bil evâmihi sevâtı’ihis semavâti.

Allâhumme ağniniy bike ansûaliy halkake (yedi defaokunacak) feinnehu lâ râdde liemrike velâ muakkıbe lihukmike litenfetika, aynu kalbî fetebdûve minhu şemsul işrâkı ve tenkeşifu kesâifu hucubi kaâdiriyyetike bike bimuhâsinil ahlâk.

Yâ Allâh, Yâ Rahmân, Yâ Rahiym, Yâ Hayyu, Yâ Kayyûm. Yâ Aliyyu Yâ Aziym. Yâ Zel Celâli, Vel İkrâm.
Kêf Hâ Yâ Ayın Sad Ha Mim Ayın Sin Kaf.
Kemâin enzelnâhu mine’ssemâi fahteleta bihi nebâtul ardı fe’esbaha heşiymen tezrûhurriyâhu.
Huvellâhulleziy lâ ilâhe illâ huve âlimul ğaybi veşşehâdeti huver-rahmânur-rahiym.

Allâhumme inniy es’eluke bihakki ismikel aziymil a’zam.
En tahfezeniy bihıfzıke min şerriş şeyâtıynı ve şirkihim ve min şerris selâtıyne ve bevrihim ve min şerri beniy aâdeme ve hasedihim.
Ve min şerri kulli dâbbetin ente aâhizun binâsiyetihâ inne rabbi alâ sırâtın mustakıym.
Tevekkeltu alellâh hasbiyellâh ve kefâ.
Semiallâhu limen da’â leyse lillâhi muntehâ hasbiyellâhu lâ ilâhe ilâ huve aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil aziym.

Allâhummer zuknâ hayras sabâhi, ve hayral mesâi, ve hayral kadâi, ve hayral kaderi, ve hayre mâ cera bihil kalemu.
Ve neûzubike min şerris sabâhi, ve min şerril mesâi, ve min şerril kadâi, ve min şerril kaderi, ve min şerri mâ cera bihi kalemu.

Şehidallâhu ennehu lâ ilâhe illâ huve velmelâiketü ve ûlulilmi kaâimen bil kıst lâ ilâhe illâ huvel aziyzul hakiym

lebbeyk ellâhumme lebbeyke ve sa’deyke ekırru minke ileyke ve erğabu fiymâ ledeyke yâ men tüsemmâ bilesmâi vehuve fiyl amâ es’elüke bi’ismikel a’zamil a’lay ve sirrikel muammey ???

Allah'ım, niyetlerimle ve bilhassa senin rızan için çekmiş olduğum zikirleri, okumuş olduğum sure, ayet ve dualar ile üzerine ilave ettiğim esmaları da, benim, eşimin, çocuklarımızın ve ana baba kardeşlerimiz ile hepimizin eş ve çocuklarının, Ebu Yusuf Hocamın ve daha önce okuduklarımı üzerlerine havale ederek, hasıl olan sevabı ruh ve ruhaniyetlerine bağışladıklarımın üzerlerine havale ettim ve bir kez daha dünyamıza, ahiretimize, ruh ve ruhaniyetlerimize bağışladım.

Allah’ım bize yardım et. Doğru yolu göster. Ölürken kelime-i şehadetle ve Müslüman olarak, imanla ölmeyi nasip eyle, beni ve ailemi bağışla. Bizi ıslah et ve senin razı olduğun kullardan olmamızı nasip eyle. Peygamber Efendimiz'in (S.A.V) şefaatine nail ve cennette komşu eyle. Cehennem azabından koru, kabirlerimizi nuru pak eyle.
Senin gizli ve aşikar, bildiğim ve bilmediğim tüm isim ve sıfatlarının, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa'nın (S.A.V) ve Kur'an-ı Kerim'in hakkı için, okuduklarımı ve bunların hürmetine dünyalık ve ahiretlik tüm hacet ve isteklerimi izzeti dergahında kabul ve makbul ihsan eyle.

Allah'ım Kur'an-ı Kerim'de bildirdiğin üzere "Vâllahu a’lemu bi a’dâikum. Ve kefa billâhi veliyyen, ve kefâ billâhi nasîra" (NİSÂ-45) Düşmanlarımızı en iyi bilen sensin, dost ve yardımcı olarak sen bize kâfisin. Ya Rabbel Alemin bizlerden kendi dostluğunu esirgeme, bizlerden kendi yardımını esirgeme, düşmanlarımıza karşı bizleri zelil ve rezil rüsva etme, senden başkasına başımızı eğdirme, yalvartma, muhtaç etme.
Yarabbi günlük yaptığım korumalarıma bu okuduklarım ve zikirlerimle bir koruma daha yaptım, gökten yerden gelecek, canlı cansız, bütün belaların, her türlü musibetin, musallatların defi için, beni üzen yoran mutsuz eden sıkıntıların kalkması için, bu okuduklarımı da benim, ailemin, sevdiklerimi,n mallarımızın, mülklerimizin üzerine havale ettim ve korumaya aldım, ismi azamının ve senin bilinen ve bilinmeyen o mübarek isimlerinin ve sıfatlarının ve çekmiş olduğum zikirlerin, okumuş olduğum sure, ayet ve dualar ile üzerine ilave ettiğim esmaların yüzü suyu hürmetine Ya Allah! Ya Hafız! Ya Mucib! beni ve ailemi koru ve hıfz eyle, üzerimizde olanları kaldır, geldikleri yere geri döndür Ya Rabbena!

Ya Rabbim, bu çekmiş olduğum zikirleri, okumuş olduğum sure, ayet ve dualar ile üzerine ilave ettiğim esmaları bütün borçlarımın üzerine bağışladım, borçlarımın beni sıkmaması, bana ulaşamaması, önüne engel çıkması için, mahkemelerimi kazanmam için, bu borçları ödeyecek paraların hemen bana ulaşması için havale ettim gönderdim. Kabulü ile tez zemende icabet eyle.

Bu çekmiş olduğum zikirleri, okumuş olduğum sure, ayet ve dualar ile üzerine ilave ettiğim esmaları, göz perdeme, kalp gözüme, hislerime, ön sezilerime ve beyin frekanslarıma, duyma ve görme organlarıma ve rüyalarıma bağışladım. Ya Rab okuduklarımın hürmetine, izzeti dergahından bana, yol gösterecek, Kuran'ı Kerim ve ilmini öğretecek, bildiğim ve bilmediğim alemlerini öğretip kapılarını açmama yardım edecek, okuma ve yazmalarımda, hayır ve şer işlerimde bana yardım edecek, dünyalık hacetlerimi yerine getirecek, tam yetkili bir görevli gönder. Dünyanın öbür ucunda dahi olsa, bir toz zerresi kadar küçük dahi olsa, yarattıklarından canlı cansız bilip bilmediğim her ne varsa, 7 kat yerin veya denizin dibinde de olsa, 7 kat semada da olsa istediğim anda istediklerimi ve yerini görmeyi, sesine duyup anlamayı bana nasip eyle.

Ya Rabbel Alemin! Bu okumuş olduğum zikir, dua, ayet ve sureler ile esmaları, Dünyada bütün eziyet çeken Müslüman din kardeşlerimin, insanlara hiçbir zararı olmayan, kendini savunacak gücü ve imkanı olmayan küçük çocukların, güçsüz yaşlıların, akıl hastalarının ve hayvanların, üzerine havale ettim. Onların ne gibi hacetleri varsa senin bilinen ve bilinmeyen o mübarek yüce isimlerinin hakkı için kabul eyle ve onları da "Ya HafIz" isminin aşkı ve yüzü suyu hürmetine koru ve zarar verenlere veya zarar vermeye çalışanlara fırsat verme ve ıslah eyle Allah'ım.

Ya Rabbena! Vatanıma, milletime, devletime, dinime; devletimin veya milletimin içinden veya dışardan zarar vermek isteyenlere de fırsat verme, devletimin her kademesinin başında, işçisinden, memurundan, cumhurbaşkanına kadar, hakkı, hukuku, adaleti bilen ve uygulayan insanların görev yapmasını; çıkarına, kibrine, kendi ve yandaşlarının menfaatine çalışanların tez zamanda ayrılmasını nasip eyle.

Ya Rabbena, okumus olduğum zikir, dua, ayet ve sureler ile esmaları ..... üzerine havale ettim gönderdim, böylece beni hayalinde görsün, hep aklında olayım, bana karşı saygı ve itibar göstersin, onların ve "Ve rafa'nahü mekanen aliyya" (Meryem 57) ayetinin aşkına yüzü suyu hürmetine benim için hayırlısıyla ........ hacetimi görsünler.

Ya Rabbi! Sana yalvarıyorum; Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa Efendimizi (SAV) araya koyarak senden istiyorum. Ey çok sevdiğim Peygamberim! Seni vesile ederek Rabbime yalvarıyorum. Ya Rabbena, bu yüce Peygamberi bana şefaatçi eyle, okumuş olduğum tüm zikir, dua, ayet ve sureler ile esmaları onun hatrı ve hürmetine izzetinde dergâhında kabul ve makbul ihsan eyle. Allah'ım beni dostlarının arasına al, toplantılarına beni de dahil et. Sen bu saat ol dersen olur, şu an müracaatıma, duama, hacetime de, ol de oluversin yarabbi, bilirim ki sen dilersen emrine karşı gelecek yoktur.

Amin Amin Amin.

Allâhümme innî es’elüke min hayri mâ seeleke minhü nebiyyüke Muhammedün sallallahu aleyhi ve sellem. Ve neûzü bike min şerri mesteâzeke minhü nebiyyüke Muhammedün sallallahu aleyhi ve sellem. Ve ente’l–müsteân, ve aleyke’l–belâğ, ve lâ havle velâ kuvvete illâ billâh
Ya Rabbil Arşil, Ya Malik'ül Mülk, Zül Celali vel İkram
Allahümme Ya Vedud!, Ya Vedud!, Ya Vedud!
Ya Zel Arşil mecid! Ya Mübdi, Ya Muiyd!
Ya Fe’aalün lima yürid!
Es’elükellahümme bi nuri vechikellezi melee erkane arşike
ve es’elüke bi kudretikelleti kadderte biha ala cemiyı halkıke
ve bi rahmetikelleti vesiat külle şey’in.
La ilâhe illâ ente
ya ğıyasel müstegıysine eğisni, eğisni, eğisni
bi cahi ve bi hurmeti seyyidina ve nebiyyina ve hasbibina ve nuri uyünina muhammedin sallellahü aleyhi ve selleme
Yâ Muğîsü, eğısnî! Yâ Muğîsü, eğısnî! Yâ Muğîsü, eğısnî!

.........

Buray okursan şükür için amelini yapmayı unutma!!!
"le in encânâ min hâzihî le nekûnenne mineş şâkirîn" Enam 63

Allah'ım yerin ve göğüm, doğunun, batının, güneyin ve kuzeyin sahibi sensin, geceyi gündüze, gündüzü geceye katan sensin, ol dersin oluverir, yok ol dersin hiç olmamış gibi kaybolur, sen sana dua etmeyi, senden istemeyi bana lütfettin, senden istememin hakkı için, kurandaki her surenin, ayetin, harfin hakkı için duamı kabul et. Allahım senin dostlarını araya koyarak senden istiyorum.

Allahümme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammedinil fatihi limâ uğlika vel hatimi mâ sebeka ven nâsırıl hakkı bil hakkı vel hâdi ila sıratıkel müstekıymi sallellahü aleyhi ve ala âlihi ve ashabihi hakka kadrihi ve mikdârihil aziym.

Sübhane rabbike rabbil izzeti amma yasifun ve selamün alel mürselin vel hamdülillahi rabbil alemin. Tüm okuduklarım ve zikirlerimi kabulü için, hacetlerimin giderilmesi, bağışlarımın ve havale ettiklerimin ulaşması için ve bilhassa Allah rızası için Lillahi El Fatiha.

El vahen, El vahen, El vahen,
El acele, El acele, El acele,
Es Saatte, Es Saatte, Es Saatte,
Fa'alün Lima Yürid, tarfatül ayn

اللهم صلى على سيدنا محمد
51 قُل لَّن يُصِيبَنَا إِلاَّ مَا كَتَبَ اللّهُ لَنَا هُوَ مَوْلاَنَا وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ (9/51)
129 فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ (9/129)
107 وَإِن يَمْسَسْكَ اللّهُ بِضُرٍّ فَلاَ كَاشِفَ لَهُ إِلاَّ هُوَ وَإِن يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلاَ رَآدَّ لِفَضْلِهِ يُصَيبُ بِهِ مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ (10/107)
56 إِنِّي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّهِ رَبِّي وَرَبِّكُم مَّا مِن دَآبَّةٍ إِلاَّ هُوَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا إِنَّ رَبِّي عَلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ (11/56)
60 وَكَأَيِّن مِن دَابَّةٍ لَا تَحْمِلُ رِزْقَهَا اللَّهُ يَرْزُقُهَا وَإِيَّاكُمْ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ (29/60)
2 مَا يَفْتَحِ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِن رَّحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِن بَعْدِهِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ (35/2)
38 وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ قُلْ أَفَرَأَيْتُم مَّا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ إِنْ أَرَادَنِيَ اللَّهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهِ أَوْ أَرَادَنِي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِهِ قُلْ حَسْبِيَ اللَّهُ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ (39/38)

Her hacet için bir kez oku ve en son hacetini söyle

Hacetten sonra Enam 63 ilave edebilirsin ama gerçekleşirse şükür için amelini yapmayı unutma!!!
(le in encânâ min hâzihî le nekûnenne mineş şâkirîn)
(“Eğer bizi bundan kurtarırsan biz mutlaka şükredenlerden oluruz.”)

Allahumme Salli Alâ Seyyidina Muhammedin Ve Ala Ali Seyyidina Muhammed
Allahumme Salli Alâ Seyyidina Muhammedin Ve Ala Ali Seyyidina Muhammed
Allahumme Salli Alâ Seyyidina Muhammedin Ve Ala Ali Seyyidina Muhammed

51 (Tevbe 9/51) Kul len yusîbenâ illâ mâ keteballâhu lenâ, huve mevlânâ, ve alâllâhi felyetevekkelil mu’minûn(mu’minûne)
129 (Tevbe 9/129) Fe in tevellev fe kul hasbiyallâh(hasbiyallâhu), lâ ilâhe illâ hûve, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm(azîmi)
107 (Yûnus 10/107) Ve in yemseskallâhu bidurrin fe lâ kâşife lehu illâ huve, ve in yuridke bi hayrin fe lâ râdde li fadlihi, yusîbu bihî men yeşâu min ibâdihi, ve huvel gafûrur rahîm(rahîmu)
56 (Hûd 11/56) İnnî tevekkeltu alâllâhi rabbî ve rabbikum, mâ min dâbbetin illâ huve âhızun bi nâsıyetihâ, inne rabbî alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin)
60 (Ankebût 29/60) Ve keeyyin min dâbbetin lâ tahmilu rızkahâ allâhu yerzukuhâ ve iyyâkum ve huves semîul alîm(alîmu)
2 (Fâtır 35/2) Mâ yeftehillâhu lin nâsi min rahmetin fe lâ mumsike lehâ, ve mâ yumsik fe lâ mursile lehu min ba’dihî, ve huvel azîzul hakîm(hakîmu)
38 (Zümer 39/38) Ve le in seeltehum men halakas semâvâti vel arda le yekûlunnallâhu, kul e fe raeytum mâ ted’ûne min dûnillâhi in erâdeniyallâhu bi durrin hel hunne kâşifâtu durrihi ev erâdenî bi rahmetin hel hunne mumsikâtu rahmetihi, kul hasbiyallâhu, aleyhi yetevekkelul mutevekkılûn(mutevekkılûne)

51 (9/51) De ki: “Allah’ın bize yazdığı şeyden başkası, bize asla isabet etmez. O, bizim Mevlâ’mızdır.” Ve artık mü’minler, Allah’a tevekkül etsinler
129 (9/129) Bundan sonra eğer onlar dönerlerse, o zaman onlara şöyle de: “Bana, Allah yeter (kâfidir), O’ndan başka ilâh yoktur. Ben, Allah’a tevekkül ettim (güvendim). Ve O, azîm arşın Rabbidir.
107 (10/107) Ve eğer Allah, sana bir zarar (bir darlık) dokundurursa, artık onu, O’ndan (Allah’tan) başka giderecek kimse yoktur. Ve eğer sana (senin için) bir hayır isterse, o taktirde O’nun fazlını geri çevirecek kimse yoktur. O’nu kullarından dilediği kimseye isabet ettirir. Ve O; Gafûr’dur (mağfiret eden), Rahîm’dir (rahmet nurunun sahibi)
56 (11/56) Muhakkak ki ben, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. Yürüyen hiçbir canlı mahlûk (dabbe) yoktur ki; O (Allahû Tealâ), onun perçeminden tutmuş (O'nun kontrolü altında) olmasın. Muhakkak ki benim Rabbim, Sıratı Mustakîm üzeredir (Sıratı Mustakîm'in kontrolü Allah'tadır)
60 (29/60) Ve hayvanlardan niceleri vardır ki kendi rızkını taşımaz. Allah, onları rızıklandırır ve sizi de. Ve O; en iyi işitendir, en iyi bilendir
2 (35/2) Allah, rahmetinden insanlar için ne açarsa (genişletirse), o taktirde onu tutacak yoktur. Ve neyi tutarsa, artık O’ndan sonra onu gönderecek (serbest bırakacak) da yoktur. Ve O; Azîz’dir (üstün, yüce), Hakîm’dir (hüküm ve hikmet sahibi)
38 (39/38) Ve eğer gerçekten onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorarsan, mutlaka: “Allah” derler. De ki: “Allah’tan başka taptıklarınızı gördünüz mü? Eğer Allah bana bir zarar dileseydi, O’nun zararını onlar giderebilir mi? Veya bana bir rahmet dileseydi, O'nun rahmetini tutabilirler mi (engelleyebilirler mi)?” De ki: “Allah bana yeter! Tevekkül edenler (yalnız) O'na tevekkül ederler (O'nu vekil ederler).

Allahü la ilahe illa hüvel Hayyül, kayyum, el Aliyyül Aziym

255 اللّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ

255 Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm(kayyûmu), lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevm(nevmun), lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fil ard(ardı), menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznih(iznihî) ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti vel ard(arda), ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîm(azîmu)

255 Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur (Sadece O vardır). Hayy’dır Kayyum’dur. O’nu ne bir uyuklama ve ne de bir uyku hali tutmaz. Göklerde ve yerde olan herşey O’nundur. O'nun izni olmadan, O’nun katında kim şefaat etme yetkisine sahiptir? Onların önlerinde ve arkalarında olanları (geçmiş ve geleceklerini) bilir. Ve O’nun lminden, O’nun dilediğinden başka bir şey ihata edemezler (kavrayamazlar). O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Ve o ikisini muhafaza etmek (yerlerin ve göklerin dengesini korumak, gözetmek), Kendisine zor gelmez ve O Alâ’dır (çok yücedir), Azîm’dir (çok büyüktür)

285 آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ وَقَالُواْ سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ (2/285)
286 لاَ يُكَلِّفُ اللّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا رَبَّنَا وَلاَ تَحْمِلْ عَلَيْنَا إِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلاَ تُحَمِّلْنَا مَا لاَ طَاقَةَ لَنَا بِهِ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَآ أَنتَ مَوْلاَنَا فَانصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ (2/286)

285 (Bakara 2/285) Âmener resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî vel mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr(masîru)
286 (Bakara 2/286) Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirîn(kâfirîne)

285 (2/285) Resûl, Rabbinden kendisine indirilene îmân etti ve mü’minler de, hepsi Allah’a, O’nun meleklerine, kitaplarına ve resûllerine îmân etti. “Biz, O’nun resûlleri arasından (hiç) birini, diğerinden ayırmayız.” Ve “ışittik ve itaat ettik! Ve Rabbimiz, Senin mağfiretini (dileriz). Ve masîr (varış) Sana’dır (Sana doğru yola çıkarız ve Sana ulaşırız).” dediler
286 (2/286) Allah kimseyi gücünün yettiğinden başkasıyla mükellef kılmaz (sorumlu tutmaz). Kazandığı (dereceler) onundur ve iktisap ettiği (kazandığı negatif dereceler) de onundur (sorumluluğu onun üzerindedir). Rabbimiz! Şâyet unuttuysak veya hata yaptıysak bizi aheze etme (sorgulama). Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bizim üzerimize ağır yük yükleme. Rabbimiz, takat (güç) yetiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme. Ve bizi af ve mağfiret et ve bize rahmet et (Rahîm esması ile bize tecelli et, rahmet nurunu gönder). sen bizim Mevlâmız’sın. Artık kâfirler kavmine karşı bize yardım et

23 هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ (59/23)
24 هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْأَسْمَاء الْحُسْنَى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ (59/24)

23 (Haşr 59/23) Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huve, el melikul kuddûsus selâmul mu’minul muheyminul azîzul cebbârul mutekebbir(mutekebbiru), subhânallâhi ammâ yuşrikûn(yuşrikûne)
24 (Haşr 59/24) Huvallâhul hâlikul bâriul musavviru lehul esmâul husnâ, yusebbihu lehu mâ fîs semâvâti vel ard(ardı) ve huvel azîzul hakîm(hakîmu)

23 (59/23) O Allah ki; O’ndan başka İlâh yoktur, Melik’tir (hükümrandır), Kuddüs’tür (mukaddestir), Selâm’dır (selâmete erdirendir), Mü’mindir (emniyet verendir), Müheymin’dir (koruyup gözetendir), Azîz’dir (yücedir), Cabbar’dır (cebredendir), Mütekebbir’dir (pek büyük olandır). Allah, şirk koşulan şeylerden münezzehtir (uzaktır)
24 (59/24) O Allah ki; Yaratan’dır, Bâri’dir (yokken var eden), Musavvir’dir (şekil verendir), güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanlar O’nu tespih eder. Ve O; Azîz’dir (yücedir), Hakîm’dir (hüküm ve hikmet sahibidir)

1 أَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ
2 وَوَضَعْنَا عَنكَ وِزْرَكَ
3 الَّذِي أَنقَضَ ظَهْرَكَ
4 وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَ
5 فَإِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا
6 إِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا
7 فَإِذَا فَرَغْتَ فَانصَبْ
8 وَإِلَى رَبِّكَ فَارْغَبْ

1 E lem neşrah leke sadrake
2 Ve vedagnâ anke vizrake
3 Ellezî enkada zahrake
4 Ve rafe’nâ leke zikrake
5 Fe inne meal usri yusrâ(yusran)
6 İnne meal usri yusrâ(yusran)
7 Fe izâ feragte fensab
8 Ve ilâ rabbike fergab

1 1-Göğsünü senin için şerhetmedik mi (yarıp genişletmedik mi)
2 2-Ve senden yükünü kaldırdık (kaldırmadık mı?)
3 3-Ki o (yük) senin sırtını bükmüştü
4 4-Ve senin için, zikrini yükselttik
5 5-O halde, muhakkak ki zorluk ve kolaylık beraberdir
6 6-Muhakkak ki zorluk ve kolaylık beraberdir
7 7-Öyleyse boş kaldığın zaman hemen intisap et
8 8-Ve öyleyse Rabbine rağbet et (O’nu öv, hamdet, zikret, tesbih et)

1 إِنَّا أَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ
2 فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْ
3 إِنَّ شَانِئَكَ هُوَ الْأَبْتَرُ

1 İnnâ a’taynâkel kevser(kevsere)
2 Fe salli li rabbike venhar
3 İnne şânieke huvel ebter(ebteru)

1 1-Muhakkak ki Biz, sana Kevser’i verdik
2 2-O halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes
3 3-Muhakkak ki sana (nesli kesik diye) buğzeden, o kendisi ebterdir (soyu kesiktir)

8 رَبَّنَا لاَ تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنتَ الْوَهَّابُ

8 Rabbenâ lâ tuziğ kulûbenâ ba’de iz hedeytenâ veheb lenâ min ledunke rahmeh(rahmeten), inneke entel vehhâb(vehhâbu)

8 Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra, kalplerimizi saptırma. Senin katından bize vehbi olarak rahmet bağışla. Muhakkak ki sen, Vehhab'sın (vehbi olarak bağışlayansın)

1 إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ
2 وَمَا أَدْرَاكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ
3 لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِّنْ أَلْفِ شَهْرٍ
4 تَنَزَّلُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِم مِّن كُلِّ أَمْرٍ
5 سَلَامٌ هِيَ حَتَّى مَطْلَعِ الْفَجْرِ

1 İnnâ enzelnâhu fî leyletil kadr(kadri)
2 Ve mâ edrâke mâ leyletul kadr(kadri)
3 Leyletul kadri hayrun min elfi şehrin
4 Tenezzelul melâiketu ver rûhu fîhâ bi izni rabbihim min kulli emrin
5 Selâmun, hiye hattâ matlaıl fecr(fecri)

1 1-Muhakkak ki Biz, O’nu (Kur’ân’ı) Kadir Gecesi’nde Biz indirdik
2 2-Ve Kadir Gece’sinin ne olduğunu sana bildiren nedir
3 3-Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır
4 4-Melekler ve ruh, onda (o gecede) Rab’lerinin izniyle herbir emir için inerler
5 5-O (gece), fecrin doğuşuna kadar selâmdır (selâmettir)

اَلـْحَمِيدُ

El Hamîd

Övgüye Lâyık, Tek öğülüp, hamdedilecek olan.

الـْبَاَطِنُ

El Bâtin

Zat ve Mahiyeti Gizli Olan

اَلـْـكَبـِيرُ

El Kebîr

Büyüklüğü kendisinden başkasınca bilinmeyen.

مَا شَاء اللَّهُ لَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللَّ

mâ şâallâhu lâ kuvvete illâ billâh

Mâşâallah! Kuvvet yalnız Allah´ındır
Bu Allah´dandır, benim kuvvetimle değil, Allah´ın kuvveti ile olmuştur

وَمَا أَمْرُنَا إِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ

وَلِلّهِ غَيْبُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَمَا أَمْرُ السَّاعَةِ إِلاَّ كَلَمْحِ الْبَصَرِ أَوْ هُوَ أَقْرَبُ إِنَّ اللّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Ve mâ emrunâ illâ vâhıdetun ke lemhın bil basar(basari) Kamer 54/50

Ve lillâhi gaybus semâvâti vel ard(ardı), ve mâ emrus sâati illâ ke lemhıl basari ev huve akrabu, innallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun) Nahl 16/77

...ene âtîke bihî kable en yertedde ileyke tarfuke... Neml 27/40

Ve Bizim emrimiz, tek bir emirden başka bir şey değildir, gözün bir anlık bakışı gibidir

Ve semaların ve yeryüzünün gaybı Allah’a aittir. O saatin (kıyâmetin) emri ancak göz kırpmak kadar veya ondan daha hızlıdır. Muhakkak ki Allah, herşeye kaadirdir (gücü yetendir)

sen gözünü açıp kapamadan önce sana getiririm

1 قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ
2 مِن شَرِّ مَا خَلَقَ
3 وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ
4 وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ
5 وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ

1 Kul eûzu bi rabbil felak(felakı)
2 Min şerri mâ halak(halaka)
3 Ve min şerri gâsikın izâ vekab(vekabe)
4 Ve min şerrin neffâsâti fîl ukadi
5 Ve min şerri hâsidin izâ hased(hasede)

1 1-De ki: “Ben, Felâk’ın Rabbine sığınırım.
2 2-Yarattıklarının şerrinden
3 3-Ve karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden
4 4-Ve düğümlere üfleyenlerin şerrinden
5 5-Ve haset ettiği zaman, haset edenin şerrinden

1 قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ
2 مَلِكِ النَّاسِ
3 إِلَهِ النَّاسِ
4 مِن شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ
5 الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ
6 مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِ

1 Kul eûzu bi rabbin nâs(nâsi)
2 Melikin nâs(nâsi)
3 İlâhin nâs(nâsi)
4 Min şerril vesvâsil hannâs(hannâsi)
5 Ellezî yuvesvisu fî sudûrin nâs(nâsi)
6 Minel cinneti ven nâs(nâsi)

1 1-De ki: “Ben insanların Rabbine sığınırım.
2 2-İnsanların melikine (mâlikine)
3 3-İnsanların İlâhı’na (sığınırım)
4 4-Hannasın vesveselerinin şerrinden
5 5-Ki o (hannas), insanların göğüslerine vesvese verir
6 6-İnsanlardan ve cinlerden (insanların Rabbine, Meliki’ne ve İlâhı’na sığınırım)

14 أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ

14 E lâ ya’lemu men halaka, ve huvel latîful habîr(habîru)

14 Yaratan (yarattığını) bilmez mi? Ve O; Lâtif’tir, Habîr’dir (haberdar olandır)

58 سَلَامٌ قَوْلًا مِن رَّبٍّ رَّحِيمٍ

58 Selâmun kavlen min rabbin rahîm(rahîmin)

58 Rahîm olan Rab’ten "selâm" sözü (vardır)

82 إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ

82 İnnemâ emruhû izâ erâde şey’en en yekûle lehu kun fe yekûn(yekûnu)

82 O (Allah), bir şey irade ettiği (dilediği) zaman O’nun emri, sadece ona: "Ol!" demektir. O, hemen olur

255 اللّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلاَ نَوْمٌ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلاَّ بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلاَ يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلاَّ بِمَا شَاء وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ (2/255)
64 قَالَ هَلْ آمَنُكُمْ عَلَيْهِ إِلاَّ كَمَا أَمِنتُكُمْ عَلَى أَخِيهِ مِن قَبْلُ فَاللّهُ خَيْرٌ حَافِظًا وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ (12/64)
11 لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِّن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنْفُسِهِمْ وَإِذَا أَرَادَ اللّهُ بِقَوْمٍ سُوءًا فَلاَ مَرَدَّ لَهُ وَمَا لَهُم مِّن دُونِهِ مِن وَالٍ (13/11)
9 إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ (15/9)
17 وَحَفِظْنَاهَا مِن كُلِّ شَيْطَانٍ رَّجِيمٍ (15/17)
39 وَالْقَمَرَ قَدَّرْنَاهُ مَنَازِلَ حَتَّى عَادَ كَالْعُرْجُونِ الْقَدِيمِ (36/39)
4 إِن كُلُّ نَفْسٍ لَّمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ (86/4)
11 إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ذَلِكَ الْفَوْزُ الْكَبِيرُ (85/11)
22 فِي لَوْحٍ مَّحْفُوظٍ (85/22)

255 (Bakara 2/255) Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm(kayyûmu), lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevm(nevmun), lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fil ard(ardı), menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznih(iznihî) ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti vel ard(arda), ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîm(azîmu)
64 (Yûsuf 12/64) Kâle hel âmenukum aleyhi illâ kemâ emintukum alâ ahîhi min kabl(kablu), fallâhu hayrun hâfizâ(hâfizen) ve huve erhamur râhimîn(râhimîne)
11 (Ra'd 13/11) Lehu muakkibâtun min beyni yedeyhi ve min halfihî yahfezûnehu min emrillâh(emrillâhi), innallâhe lâ yugayyiru mâ bi kavmin hattâ yugayyirû mâ bi enfusihim, ve izâ erâdallâhu bi kavmin sûen fe lâ meredde lehu, ve mâ lehum min dûnihî min vâl(vâlin)
9 (Hicr 15/9) İnnâ nahnu nezzelnâz zikre ve innâ lehu le hâfizûn(hâfizûne)
17 (Hicr 15/17) Ve hafıznâhâ min kulli şeytânin racîm(racîmin)
39 (Yâsîn 36/39) Vel kamera kaddernâhu menâzile hattâ âdekel urcûnil kadîm(kadîmi)
4 (Târık 86/4) İn kullu nefsin lemmâ aleyhâ hâfız(hâfızun)
11 (Burûc 85/11) İnnellezîne âmenû ve amilus sâlihâti lehum cennâtun tecrî min tahtihâl enhâr(enhâru), zâlikel fevzul kebîr(kebîru)
22 (Burûc 85/22) Fî levhın mahfûz(mahfûzın)

255 (2/255) Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur (Sadece O vardır). Hayy’dır Kayyum’dur. O’nu ne bir uyuklama ve ne de bir uyku hali tutmaz. Göklerde ve yerde olan herşey O’nundur. O'nun izni olmadan, O’nun katında kim şefaat etme yetkisine sahiptir? Onların önlerinde ve arkalarında olanları (geçmiş ve geleceklerini) bilir. Ve O’nun lminden, O’nun dilediğinden başka bir şey ihata edemezler (kavrayamazlar). O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Ve o ikisini muhafaza etmek (yerlerin ve göklerin dengesini korumak, gözetmek), Kendisine zor gelmez ve O Alâ’dır (çok yücedir), Azîm’dir (çok büyüktür)
64 (12/64) (Yâkub a.s) şöyle) dedi: “Ancak daha önce onun kardeşi için sizden emin olduğum gibi onun hakkında size güvenir miyim? Fakat Allah koruyucuların en hayırlısıdır ve O rahmet edenlerin en çok rahmet edenidir.
11 (13/11) Onları (o kavimdekileri), önünden ve arkasından (önden arkaya doğru uzanan) takip edenler (devrin imamlarını koruyan muhafız melekler) vardır. Allah’ın emrinden olup, onları korurlar. Muhakkak ki; Allah, onlar nefslerinde olan şeyi (hidayette kalma konusundaki niyetlerini) bozmadıkça, bir kavimde olan şeyi bozmaz (devrin imamının ruhunu başlarının üzerinden almaz). Ve Allah, bir kavme ceza vermeyi dilediği zaman, artık onu reddedecek (mani olacak kimse) yoktur. Ve onlar için, ondan başka koruyan bir dost yoktur
9 (15/9) Muhakkak ki zikri (Kur'ân-ı Kerim’i), Biz indirdik. O'nun koruyucuları (da) mutlaka Biziz
17 (15/17) Ve Biz, onu taşlanmış (kovulmuş) şeytan(lar)ın hepsinden muhafaza ettik
39 (36/39) Ve Ay, kurumuş hurma salkımı dalı gibi bir şekil (bedir şeklinden hilâl) haline dönünceye kadar ona menziller takdir ettik
4 (86/4) Bütün nefslerin üzerinde mutlaka muhafız (gözleyici ve koruyucu) vardır
11 (85/11) Muhakkak ki âmenû olanlar (yaşarken Allah’a ulaşmayı dileyenler) ve amilüssalihat (nefsi tezkiye edici amel) yapanlar, onlar için altından nehirler akan cennetler vardır ve işte bu büyük fevzdir (kurtuluş ve şerefli bir ikramdır)
22 (85/22) (O), Levhi Mahfuz’dadır (merkezî kompüter sisteminde kayıtlıdır)

وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ
فَاللّهُ خَيْرٌ حَافِظًا وَهُوَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
وَحِفْظًا مِّن كُلِّ شَيْطَانٍ مَّارِدٍ
وَحَفِظْنَاهَا مِن كُلِّ شَيْطَانٍ رَّجِيمٍ
وَحِفْظًا ذَلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
إِن كُلُّ نَفْسٍ لَّمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ
ذُو الْعَرْشِ الْمَجِيدُ وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُ إِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُعِيدُ إِنَّ
فِرْعَوْنَ وَثَمُودَ هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْجُنُودِ فَعَّالٌ لِّمَا يُرِيدُ بَطْشَ رَبِّكَ
بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَّجِيدٌ وَاللَّهُ مِن وَرَائِهِم مُّحِيطٌ بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي
فِي لَوْحٍ مَّحْفُوظٍ تَكْذِيبٍ لَشَدِيدٌ
وَهُوَ الْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِهِ وَيُرْسِلُ عَلَيْكُم حَفَظَةً حَتَّىَ
فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا
إِنَّ رَبِّي عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ حَفِيظٌ
لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِّن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللّهِ
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
وَكُنَّا لَهُمْ حَافِظِينَ
وَرَبُّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَفِيظٌ
اللَّهُ حَفِيظٌ عَلَيْهِمْ وَمَا أَنتَ عَلَيْهِم بِوَكِيلٍ
هَذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ أَوَّابٍ حَفِيظٍ
وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ

Bakara (2/255) ... ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîm
Yûsuf (12/64) ... fallâhu hayrun hâfizâ(hâfizen) ve huve erhamur râhimîn(râhimîne)
Sâffât (37/7) Ve hıfzan min kulli şeytânin mârid(mâridin)
Hicr (15/17) Ve hafıznâhâ min kulli şeytânin racîm(racîmin)
Fussilet (41/12) ... ve hıfzâ(hıfzen), zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi)
Târık (86/4) İn kullu nefsin lemmâ aleyhâ hâfız(hâfızun)
Burûc (85/12-22) İnne batşe rabbike le şedîd(şedîdun) İnnehu huve yubdiu ve yuîd(yuîdu) Ve huvel gafûrul vedûd(vedûdu) Zul arşil mecîd(mecîdu) Fa’âlun limâ yurîd(yurîdu) Hel etâke hadîsul cunûd(cunûdi) Fir’avne ve semûd(semûde) Belillezîne keferû fî tekzîb(tekzîbin) Vallâhu min verâihim muhît(muhîtun) Bel huve kur’ânun mecîdun Fî levhın mahfûz(mahfûzın)
En'âm (6/61) Ve huvel kâhiru fevka ibâdihî ve yursilu aleykum hafazah(hafazaten)...
Nisâ (4/80) ...fe mâ erselnâke aleyhim hafîzâ(hafîzen)
Hûd (11/57) ...inne rabbî alâ kulli şey'in hafîz(hafîzun)
Ra'd (13/11) Lehu muakkibâtun min beyni yedeyhi ve min halfihî yahfezûnehu min emrillâh(emrillâhi)...
Hicr (15/9) İnnâ nahnu nezzelnâz zikre ve innâ lehu le hâfizûn(hâfizûne)
Enbiyâ (21/82) ...ve kunnâ lehum hâfızîn(hâfızîne)
Sebe' (34/21) ... ve rabbuke alâ kulli şeyin hafîz(hafîzun)
Şûrâ (42/6) ... Allâhu hafîzun aleyhim ve mâ ente aleyhim bi vekîl(vekîlin)
Kâf (50/32) Hâzâ mâ tûadûne li kulli evvâbin hafîz(hafîzin)
İnfitâr (82/10) Ve inne aleykum le hâfızîn(hâfızîne)

Ve o ikisini muhafaza etmek (yerlerin ve göklerin dengesini korumak, gözetmek), Kendisine zor gelmez ve O Alâ’dır (çok yücedir), Azîm’dir (çok büyüktür)
Fakat Allah koruyucuların en hayırlısıdır ve O rahmet edenlerin en çok rahmet edenidir.
Ve marid (azgın ve asi) şeytanların hepsinden muhafaza ederek
Ve Biz, onu taşlanmış (kovulmuş) şeytan(lar)ın hepsinden muhafaza ettik
Ve muhafaza ederek. İşte bu, Azîz ve Alîm olan (Allah’ın) takdiridir
Bütün nefslerin üzerinde mutlaka muhafız (gözleyici ve koruyucu) vardır
Muhakkak ki Rabbinin yakalaması elbette çok şiddetlidir Muhakkak ki O, ilk defa (yoktan var ederek) yaratır. Ve (sonra geri) döndürür Ve O, Gafur’dur (mağfiret edendir), Vedûd’dur (çok sevendir) (O), Arşın Sahibi’dir, Mecid’dir (çok yüce ve şereflidir) Dilediği şeyi yapandır Sana, o orduların haberi (kıssası) geldi mi Firavun ve Semud (kavminin ordularının) Hayır, inkâr edenler, tekzip etmektedirler (yalanlama içindedirler) Ve Allah, onları arkalarından ihata edendir (kuşatmıştır) Hayır, O Kur’ân, Mecid’dir (yüce ve şerefli Kur’ân’dır) (O), Levhi Mahfuz’dadır (merkezî kompüter sisteminde kayıtlıdır)
Ve O, kullarının üstünde kahhardır (kuvvet ve güç sahibidir). Ve üzerinize muhafaza edici (koruyucu) gönderir
Biz seni, onların üzerine muhafız olarak göndermedik
Muhakkak ki benim Rabbim, herşeyi muhafaza edendir (en iyi koruyan)
Onları (o kavimdekileri), önünden ve arkasından (önden arkaya doğru uzanan) takip edenler (devrin imamlarını koruyan muhafız melekler) vardır. Allah’ın emrinden olup, onları korurlar.
Muhakkak ki zikri (Kur'ân-ı Kerim’i), Biz indirdik. O'nun koruyucuları (da) mutlaka Biziz
Ve onları (onun emrinde) muhafaza eden, Bizdik
Ve senin Rabbin herşeyi hıfzedendir
Allah, onların üzerine Hafîz’dir (yaptıklarını hayat filmlerinde muhafaza eder). Ve sen, onlara vekil değilsin
İşte size vaadolunan şey budur (cennettir). Bütün evvab (ruhu Allah’a ulaşarak sığınmış), ve hafîz olanlar (başlarının üzerine devrin imamının ruhu ulaşmış olanlar) için
Ve muhakkak ki, sizin üzerinizde mutlaka (hıfzeden) hafaza melekleri vardır