وَالشَّمْسِ وَضُحَاهَا
Veş şemsi ve duhâhâ
Güneşe ve onun duha vaktine (ışığının yayılıp parladığı zamana) andolsun
-Ve güneş-Ve kurban ettim
وَالْقَمَرِ إِذَا تَلَاهَا
Vel kameri izâ telâhâ
Ve onu takip ettiği zaman aya
-Ve ay-eğer-
وَالنَّهَارِ إِذَا جَلَّاهَا
Ven nehâri izâ cellâhâ
Ve onu (güneşi) izhar ettiği zaman gündüze
-Ve gün-eğer-
وَاللَّيْلِ إِذَا يَغْشَاهَا
Vel leyli izâ yagşâhâ
Onu (güneşi) sardığı (örtüp ışınlarını giderdiği) zaman geceye
-Ve gece-eğer-
وَالسَّمَاء وَمَا بَنَاهَا
Ves semâi ve mâ benâhâ
Ve semaya ve onu bina edene
-Ve gökyüzü-gesticülat-
وَالْأَرْضِ وَمَا طَحَاهَا
Vel ardı ve mâ tahâhâ
Ve arza ve onu yayıp döşeyerek yaşanır hale getirene
-Ve dünya-gesticülat-
وَنَفْسٍ وَمَا سَوَّاهَا
Ve nefsin ve mâ sevvâhâ
Nefse ve onu (7 kademede ahsene dönüşecek şekilde) sevva edene (dizayn edene) (andolsun)
-Ve aynı-gesticülat-
فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا
Fe elhemehâ fucûrahâ ve takvâhâ
Sonra ona (nefse) fücurunu ve takvasını ilham etti
-Bu yüzden ilham ver-Ahlaksızlığı-
قَدْ أَفْلَحَ مَن زَكَّاهَا
Kad efleha men zekkâhâ
Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir
-Belki-Hadi-itibaren-
وَقَدْ خَابَ مَن دَسَّاهَا
Ve kad hâbe men dessâhâ
Ve kim, onun (nefsinin) kusurlarını örtmeye çalıştıysa (nefsini tezkiye etmemiş ise) hüsrana uğramıştır
-Ve öyleydi-Hayal kırıklığına uğradı-itibaren-
كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِطَغْوَاهَا
Kezzebet semûdu bi tagvâhâ
Semud (kavmi), kendi azgınlığı sebebiyle (Allah’ın Resûl’ünü) yalanladı
-O yalan söyledi-Thamoud-
إِذِ انبَعَثَ أَشْقَاهَا
İzinbease eşkâhâ
Onun (o beldenin) en şâkîsi (deveyi kesmek için) ortaya atılınca
-Bu yüzden-Gönderdi-
فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ نَاقَةَ اللَّهِ وَسُقْيَاهَا
Fe kâle lehum resûlullâhi nâkatallâhi ve sukyâhâ
O zaman Allah’ın Resûl’ü onlara: “O, Allah’ın Devesi’dir ve onu sulayınız (onun su içme sırasına riayet ediniz).” dedi
-Dedi-onlar için-haberci-Allah-dişi deve-Allah-
فَكَذَّبُوهُ فَعَقَرُوهَا فَدَمْدَمَ عَلَيْهِمْ رَبُّهُم بِذَنبِهِمْ فَسَوَّاهَا
Fe kezzebûhu fe akarûhâ fe demdeme aleyhim rabbuhum bi zenbihim fe sevvâhâ
Fakat onu tekzip ettiler (yalanladılar). Sonra onu (deveyi) kestiler. Günahları sebebiyle, Rab’leri onların üzerini azapla kapladı. Sonra da onu (o beldeyi) dümdüz yaptı (yerlebir etti)
-Yani ona yalan söylediler-Onlar onların parçaları-Fedam-onlar üzerinde-Onların Rabbi-Onların suçluluklarıyla-
وَلَا يَخَافُ عُقْبَاهَا
Ve lâ yehâfu ukbâhâ
Ve (Allah) onun (o beldenin ve halkının) ukbasından (akıbetinden) (helâk oluşlarından) korkacak değildir
-HAYIR-Korku-