لَا أُقْسِمُ بِهَذَا الْبَلَدِ
Lâ uksimu bi hâzâl beled(beledi)
Hayır, bu beldeye kasem ederim ki
-hayır-yemin ederim-bundan-Ülke
وَأَنتَ حِلٌّ بِهَذَا الْبَلَدِ
Ve ente hıllun bi hâzâl beled(beledi)
Ve sen, bu beldede ikâmet ediyorsun
-Peki sen-Çözüm-bundan-Ülke
وَوَالِدٍ وَمَا وَلَدَ
Ve vâlidin ve mâ veled(velede)
Ve babaya ve doğan çocuğa andolsun
-Ve anne-gesticülat-çocuk
لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي كَبَدٍ
Lekad halaknâl insâne fî kebedin
Andolsun ki Biz insanı, meşakkat içinde yarattık
-sahibim-Biz yarattık-İnsan-içinde-
أَيَحْسَبُ أَن لَّن يَقْدِرَ عَلَيْهِ أَحَدٌ
E yahsebu en len yakdira aleyhi ehadun
(İnsan) ona hiç kimsenin asla güç yetiremeyeceğini mi sanıyor
-Sorumlu mu-O-alışkanlık-takdirle karşılamak-onun üzerine-Bir
يَقُولُ أَهْلَكْتُ مَالًا لُّبَدًا
Yekûlu ehlektu mâlen lubedâ(lubeden)
O: “Pekçok mal tükettim.” der
-o diyor-ben-Para-
أَيَحْسَبُ أَن لَّمْ يَرَهُ أَحَدٌ
E yahsebu en lem yerahû ehadun
Onu hiç kimsenin görmediğini mi sanıyor
-Sorumlu mu-O-yapmadım--Bir
أَلَمْ نَجْعَل لَّهُ عَيْنَيْنِ
E lem nec’al lehu ayneyn(ayneyni)
Ona iki göz vermedik mi
-ağrı-Yaparız-onun için-
وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِ
Ve lisânen ve şefeteyn(şefeteyni)
Ve bir dil ve iki dudak
-Ve bir dil-Ve iki dudak
وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ
Ve hedeynâhun necdeyn(necdeyni)
Ve onu iki yola (gayy yolu ve hidayet yolu) ulaştırırız
-Ona rehberlik ettik-İki kişi
فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَ
Fe lâktehamel akabete
Fakat o akabeyi (sarp yokuşu) aşmadı
-HAYIR-girmek-
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْعَقَبَةُ
Ve mâ edrâke mâl akabetu
Ve akabenin ne olduğunu sana bildiren nedir
-gesticülat-Seni biliyorum-Ne-
فَكُّ رَقَبَةٍ
Fekku rakabetin
(Akabeyi aşmak) kölenin azadıdır
-Sahte-boyun
أَوْ إِطْعَامٌ فِي يَوْمٍ ذِي مَسْغَبَةٍ
Ev ıt’âmun fî yevmin zî mesgabetin
Veya yorgun ve aç olduğu günde doyurmaktır
-veya-besleme-içinde-gün-Karartma-
يَتِيمًا ذَا مَقْرَبَةٍ
Yetîmen zâ mekrabetin
Yakınlık sahibi (akraba) olan yetimi
-Yatim-O-
أَوْ مِسْكِينًا ذَا مَتْرَبَةٍ
Ev miskînen zâ metrabetin
Veya çok fakir bir miskini (doyurmaktır)
-veya-Sahipler-O-
ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِ
Summe kâne minellezîne âmenû ve tevâsav bis sabri ve tevâsav bil merhameti
Sonra âmenû olanlardan (Allah’a ulaşmayı dileyenlerden) ve sabrı tavsiye edenlerden ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır (akabeyi aşmak)
-Daha sonra-O öyleydi-itibaren-Kimin-Güvenli--Hasta tarafından--
أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ
Ulâike ashâbul meymeneti
İşte onlar ashabı meymenedir (meymene sahibidir) (amel defteri (hayat filmi) sağından verilenlerdir)
-Onlar-Arkadaşlar-Bakım
وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِنَا هُمْ أَصْحَابُ الْمَشْأَمَةِ
Vellezîne keferû bi âyâtinâ hum ashâbul meş’emeti
Ve âyetlerimizi inkâr edenler, onlar ashabı meşemedir (amel defteri (hayat filmi) solundan verilenlerdir)
-Ve kim-İfade etmek-Ayetlerimiz-Onlar-Arkadaşlar-Kadın
عَلَيْهِمْ نَارٌ مُّؤْصَدَةٌ
Aleyhim nârun mu’sadetun
Onların üzerinde etrafı kapatılmış ateş vardır
-onlar üzerinde-ateş-