KUR'AN-I KERİM VE TÜRKÇE MEALİ

Sadece bir ayeti dinlemek için ayet sayısı yazan simgesine de dokunabilirsiniz!
Toplam : Ayet, Okunan :
وَالْفَجْرِ
Vel fecri
Fecr vaktine andolsun
-Ve şafak
وَلَيَالٍ عَشْرٍ
Ve leyâlin aşrın
Ve on geceye
-Geceler-on
وَالشَّفْعِ وَالْوَتْرِ
Veş şef’ı vel vetri
Ve çift olana ve tek olana
-Ve şefaat-Ve zaman
وَاللَّيْلِ إِذَا يَسْرِ
Vel leyli izâ yesr(yesri)
Ve geçip gideceği zaman geceye (andolsun)
-Ve gece-eğer-
هَلْ فِي ذَلِكَ قَسَمٌ لِّذِي حِجْرٍ
Hel fî zâlike kasemun li zî hicr(hicrin)
Bunlarda akıl sahipleri için bir kasem yok mu
-Yapmak-içinde-O-bölmek--yasaklamak
أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍ
E lem tera keyfe feale rabbuke bi âd(âdin)
Rabbinin Ad kavmini nasıl yaptığını görmedin mi
-ağrı-Görmek-Nasıl-bir hareket-Rabbin-
إِرَمَ ذَاتِ الْعِمَادِ
İreme zâtil ımâdi
Sütunlara sahip İrem Şehri’ne
-Fırlatmak-Dhia-
الَّتِي لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِي الْبِلَادِ
Elletî lem yuhlak misluhâ fîl bilâd(bilâdi)
O (İrem Şehri) ki, beldeler (ülkeler) içinde onun bir eşi yaratılmadı
-O-yapmadım-Yaratır-Beğenmek-içinde-
وَثَمُودَ الَّذِينَ جَابُوا الصَّخْرَ بِالْوَادِ
Ve semûdellezîne câbûs sahra bil vâdi
Ve vadilerde kayaları oyan Semud’a (kavmine)
-Ve bir numara-Kimin-Cevapladılar--Kötü
وَفِرْعَوْنَ ذِي الْأَوْتَادِ
Ve firavne zîl evtâdi
Ve kazıklar sahibi firavuna (neler yaptı)
-Farnan-Karartma-
الَّذِينَ طَغَوْا فِي الْبِلَادِ
Ellezîne tagav fîl bilâd(bilâdi)
Onlar ki beldelerde (ülkelerde) azgınlık yaptılar
-Kimin-Bunaldılar-içinde-
فَأَكْثَرُوا فِيهَا الْفَسَادَ
Fe ekserû fîhâl fesâd(fesâde)
Böylece orada fesadı çoğalttılar
-Yani, daha fazlası-Hangi-Yolsuzluk
فَصَبَّ عَلَيْهِمْ رَبُّكَ سَوْطَ عَذَابٍ
Fe sabbe aleyhim rabbuke sevta azâb(azâbin)
Bundan dolayı Rabbin onları azap kamçısı ile kamçıladı
-Fahişe-onlar üzerinde-Rabbin--işkence
إِنَّ رَبَّكَ لَبِالْمِرْصَادِ
İnne rabbeke le bil mirsâd(mirsâdi)
Muhakkak ki senin Rabbin elbette gözleyendir
-O-Rabbin-
فَأَمَّا الْإِنسَانُ إِذَا مَا ابْتَلَاهُ رَبُّهُ فَأَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَكْرَمَنِ
Fe emmâl insânu izâ mâbtelâhu rabbuhu fe ekramehu ve na’amehu fe yekûlu rabbî ekrameni
Fakat insan, ne zaman Rabbi onu imtihan edip, böylece ona ikram eder ve onu ni’metlendirirse, o zaman: “Rabbim bana ikram etti.” der
-Gelince-İnsan-eğer-Ne-O kırıldı-Rabbi---Diyor-Lordum-
وَأَمَّا إِذَا مَا ابْتَلَاهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَهَانَنِ
Ve emmâ izâ mâbtelâhu fe kadera aleyhi rızkahu fe yekûlu rabbî ehâneni
Ve fakat, ne zaman onu imtihan edip, böylece onun rızkını ölçülü verirse (daraltırsa), o zaman: “Rabbim bana ihanet etti.” der
-Veya-eğer-Ne-O kırıldı-Takdir etti-onun üzerine-Onun beslenmesi-Diyor-Lordum-
كَلَّا بَل لَّا تُكْرِمُونَ الْيَتِيمَ
Kellâ bel lâ tukrimûnel yetîm(yetîme)
Hayır, bilâkis siz yetime ikram etmiyorsunuz
-ikisi birden-daha ziyade-hayır--Yatim
وَلَا تَحَاضُّونَ عَلَى طَعَامِ الْمِسْكِينِ
Ve lâ tehâddûne alâ taâmil miskîn(miskîni)
Ve yoksulları doyurma konusunda birbirinizi teşvik etmiyorsunuz
-HAYIR-Bağışsızsın-üzerine-Yemekler-
وَتَأْكُلُونَ التُّرَاثَ أَكْلًا لَّمًّا
Ve te’kulûnet turâse eklen lemmen
Ve size bırakılan mirası hırslı bir yeyişle yiyorsunuz
-Ve yiyorsun-Mobilya-Yemek yemek-Ne zaman
وَتُحِبُّونَ الْمَالَ حُبًّا جَمًّا
Ve tuhıbbûnel mâle hubben cemmen
Ve malı aşırı bir sevgiyle seviyorsunuz
-Ve seviyorsun-para-Aşk-
كَلَّا إِذَا دُكَّتِ الْأَرْضُ دَكًّا دَكًّا
Kellâ izâ dukketil ardu dekken dekkâ(dekken)
Hayır, arz, paramparça parçalanıp dağıldığı zaman
-ikisi birden-eğer-Yıkıldım-Dünya--
وَجَاء رَبُّكَ وَالْمَلَكُ صَفًّا صَفًّا
Ve câe rabbuke vel meleku saffen saffâ(saffen)
Ve Rabbin geldiği ve melekler saf saf olduğu zaman
-Geldi-Rabbin-Ve kral-Safa-Safa
وَجِيءَ يَوْمَئِذٍ بِجَهَنَّمَ يَوْمَئِذٍ يَتَذَكَّرُ الْإِنسَانُ وَأَنَّى لَهُ الذِّكْرَى
Ve cîe yevme izin bi cehenneme yevme izin yetezekkerul insânu ve ennâ lehuz zikrâ
Ve o gün (izin günü) cehennem getirilmiştir. İnsan o gün (izin günü) tezekkür eder (düşünüp, hatırlar) ve bu zikrin (bu hatırlamanın) ona nasıl (faydası) olur ki
-Geldi-Daha sonra-Cehennem-Daha sonra-Hatırlama-İnsan-Ve ben-onun için-Hatırlama
يَقُولُ يَا لَيْتَنِي قَدَّمْتُ لِحَيَاتِي
Yekûlu yâ leytenî kaddemtu li hayâtî
“Keşke ben hayatım için (yaşarken güzel ameller) takdim etseydim.” der
-o diyor-Hey-Dilek-Gönderilen-
فَيَوْمَئِذٍ لَّا يُعَذِّبُ عَذَابَهُ أَحَدٌ
Fe yevme izin lâ yuazzibu azâbehû ehadun
Artık o izin günü, kimse O’nun (Allah’ın) azabı gibi azaplandıramaz
-E sonra-hayır-İşkence gördü-Onun işkencesi-Bir
وَلَا يُوثِقُ وَثَاقَهُ أَحَدٌ
Ve lâ yûsiku vesâkahû ehadun
Ve kimse O’nun bağladığı gibi bağlayamaz
-HAYIR-Belge-Ve onun güven-Bir
يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Yâ eyyetuhân nefsul mutmainnetu
Ey mutmain olan nefs
-Hey-Oh o-kendi kendine-
ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeten
Rabbine dön (Allah’tan) razı olarak ve Allah’ın rızasını kazanmış olarak
-Geri dönmek-ile-Rabbin-Azaltmak-
فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
Fedhulî fî ibâdî
(Ey fizik vücut!) O zaman, (nefsini tezkiye ettiğin ve ruhunu Allah’a ulaştırdığın zaman Bana kul olursun) kullarımın arasına gir
-Öyleyse girin-içinde-Hizmetkarlarım
وَادْخُلِي جَنَّتِي
Vedhulî cennetî
Ve cennetime gir
-Bana gir-Cennetim