إِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ
İzâş şemsu kuvvirat
Güneş bürülüp dürüldüğü zaman
-eğer-Güneş-
وَإِذَا النُّجُومُ انكَدَرَتْ
Ve izân nucûmunkederat
Ve yıldızlar solduğu (enerjilerini tükettiği) zaman
-Eğer-yıldızlar-
وَإِذَا الْجِبَالُ سُيِّرَتْ
Ve izâl cibâlu suyyirat
Ve dağlar yürütüldüğü zaman
-Eğer-Jabal-Yürüdü
وَإِذَا الْعِشَارُ عُطِّلَتْ
Ve izâl ışâru uttılet
Ve yüklü develer salındığı (başıboş bırakıldığı), kıymetli dünya malları terkedildiği zaman
-Eğer-Yirmi-
وَإِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْ
Ve izâl vuhûşu huşirat
Ve vahşi hayvanlar toplandığı zaman
-Eğer-Al -wahoush-
وَإِذَا الْبِحَارُ سُجِّرَتْ
Ve izâl bihâru succirat
Ve denizler ateşlendiği zaman
-Eğer-Deniz-
وَإِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْ
Ve izân nufûsu zuvvicet
Ve nefsler eşleştirildiği (fizik vücutla birleştiği) zaman
-Eğer-Bafus-
وَإِذَا الْمَوْؤُودَةُ سُئِلَتْ
Ve izâl mev’ûdetu suilet
Ve diri olarak toprağa gömülen kız çocuğuna sorulduğu zaman
-Eğer-Odunsu-
بِأَيِّ ذَنبٍ قُتِلَتْ
Bi eyyi zenbin kutilet
Hangi günah sebebi ile öldürüldü
-Herhangi-günah-Öldürdün
وَإِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ
Ve izâs suhufu nuşirat
Ve sayfalar (amel defteri) açıldığı (hayat filmi oynatıldığı) zaman
-Eğer-Gazeteler-
وَإِذَا السَّمَاء كُشِطَتْ
Ve izâs semâu kuşitat
Ve sema (mekânlarından) sıyrılıp kaldırıldığı (perdeler açıldığı) zaman
-Eğer-gökyüzü-
وَإِذَا الْجَحِيمُ سُعِّرَتْ
Ve izâl cahîmu su’ırat
Ve cehennem kızıştırıldığı (şiddetle alevlendirildiği) zaman
-Eğer-Cehennem-
وَإِذَا الْجَنَّةُ أُزْلِفَتْ
Ve izâl cennetu uzlifet
Ve cennet yaklaştırıldığı zaman
-Eğer-cennet-
عَلِمَتْ نَفْسٌ مَّا أَحْضَرَتْ
Alimet nefsun mâ ahdarat
Her nefs, hazırlamış olduğunu bilmiş olacak (hayat filminde yaptıklarının hepsini görecek)
-öğrendim-Aynı-Ne-
فَلَا أُقْسِمُ بِالْخُنَّسِ
Fe lâ uksimu bil hunnes(hunnesi)
Bundan sonra hayır, hünnese (merkezî çekim kuvvetine) yemin ederim
-HAYIR-yemin ederim-
الْجَوَارِ الْكُنَّسِ
El cevâril kunnes(kunnesi)
Cevalan edene (merkezî çekim kuvvetinin etrafında, yörüngede dönene)
-Komşu-Bileşen
وَاللَّيْلِ إِذَا عَسْعَسَ
Vel leyli izâ as’as(as’ase)
Ve kararmaya başladığı an geceye
-Ve gece-eğer-
وَالصُّبْحِ إِذَا تَنَفَّسَ
Ves subhı izâ teneffes(teneffese)
Ve ağarmaya başladığı zaman sabaha (yemin ederim ki)
-Ve sabah-eğer-
إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ
İnnehu le kavlu resûlin kerimin
Muhakkak ki O (Kur’ân), gerçekten Kerim Resûl’ün sözüdür
-o-Dedi-haberci-
ذِي قُوَّةٍ عِندَ ذِي الْعَرْشِ مَكِينٍ
Zî kuvvetin inde zîl arşi mekîn(mekînin)
Yüce arşın sahibinin yanında büyük şeref (makam ve itibar) sahibidir
-Karartma-güç-Ne zaman-Karartma-Taht-
مُطَاعٍ ثَمَّ أَمِينٍ
Mutâın semme emîn(emînin)
O, kendisine itaat edilen, orada emin olandır
-İtaat etmiş-Daha sonra-
وَمَا صَاحِبُكُم بِمَجْنُونٍ
Ve mâ sâhıbukum bi mecnûn(mecnûnin)
Ve sizin arkadaşınız mecnun (deli) değildir
-gesticülat-Senin arkadaşın-
وَلَقَدْ رَآهُ بِالْأُفُقِ الْمُبِينِ
Ve lekad raâhu bil ufukıl mubîn(mubîni)
Ve andolsun (resûl), O’nu (Cebrail A.S’ı) ufukta apaçık gördü
-Ve öyleydi-Onu gördü-Ufuk-Senato
وَمَا هُوَ عَلَى الْغَيْبِ بِضَنِينٍ
Ve mâ huve alâl gaybi bi danîn(danînin)
Ve o, gaybta vahyolunanı saklayıcı değildir (aynen tebliğ eder)
-gesticülat-O-üzerine-Görülmeyen-
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَانٍ رَجِيمٍ
Ve mâ huve bi kavli şeytânin racîm( racîmin)
Ve O (Kur’ân), taşlanmış şeytanın sözü değildir
-gesticülat-O-Diyerek--
فَأَيْنَ تَذْهَبُونَ
Fe eyne tezhebûn(tezhebûne)
Öyleyse siz nereye gidiyorsunuz
-Bu yüzden-Git
إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ لِّلْعَالَمِينَ
İn huve illâ zikrun lil âlemîn(âlemîne)
O sadece âlemler için bir zikirdir
-O-O-meğer ki-erkek-
لِمَن شَاء مِنكُمْ أَن يَسْتَقِيمَ
Li men şâe minkum en yestekîm(yestekîme)
O, içinizden, istikamet üzere olmak (Allah’a yönelmek) isteyen kimse içindir
-kimin için-O istedi-Sen-O-
وَمَا تَشَاؤُونَ إِلَّا أَن يَشَاء اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
Ve mâ teşâûne illâ en yeşâallâhu rabbul âlemîn(âlemîne)
Ve âlemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz
-gesticülat-Sen-meğer ki-O-İstiyor-Allah-Kral-