KUR'AN-I KERİM VE TÜRKÇE MEALİ

Sadece bir ayeti dinlemek için ayet sayısı yazan simgesine de dokunabilirsiniz!
Toplam : Ayet, Okunan :
عَبَسَ وَتَوَلَّى
Abese ve tevellâ
Huzursuz oldu (yüzünü buruşturdu). Ve başını çevirdi (ilgilenmedi)
-O sıçradı-Baktı
أَن جَاءهُ الْأَعْمَى
En câehul a’mâ
Âmâ olan bir kişinin ona gelmesi (sebebiyle)
-O-Geldi-kör
وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكَّى
Ve mâ yudrîke leallehu yezzekkâ
Ve sen bilemezsin, umulur ki böylece o tezkiye olur
-gesticülat-O seni tanıyor-Belki-
أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنفَعَهُ الذِّكْرَى
Ev yezzekkeru fe tenfeahuz zikrâ
Veya öğüt alır, böylece bu öğüt ona fayda verir
-veya-Bahsetti-Böylece yapabilirsiniz-Hatırlama
أَمَّا مَنِ اسْتَغْنَى
Emmâ menistagnâ
Fakat kendini müstağni gören (bir şeye muhtaç olmadığını sanan) kimse
-Gelince-itibaren-
فَأَنتَ لَهُ تَصَدَّى
Fe ente lehu tesaddâ
Oysa sen, ona yöneliyorsun
-Sen-onun için-
وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّى
Ve mâ aleyke ellâ yezzekkâ
Ve onun tezkiye olmamasında, senin üzerinde bir sorumluluk yoktur
-gesticülat-senin üzerine-meğer ki-
وَأَمَّا مَن جَاءكَ يَسْعَى
Ve emmâ men câeke yes’â
Halbuki sana koşarak gelen kimse
-Veya-itibaren-Geldin-Aramak
وَهُوَ يَخْشَى
Ve huve yahşâ
Ve o huşû duyuyor
-ve o-Korku
فَأَنتَ عَنْهُ تَلَهَّى
Fe ente anhu telehhâ
Oysa sen, onunla ilgilenmiyorsun
-Sen-onun hakkında-
كَلَّا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ
Kellâ innehâ tezkiratun
Hayır, muhakkak ki O (Kur’ân), bir Zikir’dir (Öğüt’tür)
-ikisi birden-o-Bir bilet
فَمَن شَاء ذَكَرَهُ
Fe men şâe zekerahu
Artık dileyen kimse, O’nu zikreder (O’ndan öğüt alır)
-Kim-O istedi-
فِي صُحُفٍ مُّكَرَّمَةٍ
Fî suhufin mukerrametin
O (Kur’ân), mükerrem (şerefli) sayfalardadır
-içinde-Gazeteler-
مَّرْفُوعَةٍ مُّطَهَّرَةٍ
Merfûatin mutahheratin
Yüceltilmiş, mutahhar kılınmış (sayfalardadır)
-Marfa-Saflaştırma
بِأَيْدِي سَفَرَةٍ
Bi eydî seferatin
Sefirlerin (kâtiplerin) elleri ile
-Ellerimde-yemek masası
كِرَامٍ بَرَرَةٍ
Kirâmin beraratin
Kerim olan sadıkların (elleri ile yazılmıştır)
-Damar-Barah
قُتِلَ الْإِنسَانُ مَا أَكْفَرَهُ
Kutilel insânu mâ ekferahu
İnsan kahroldu (Allah’ın Rahmeti’nden kovularak kendini mahvetti), o ne kadar çok nankör
-öldürme-İnsan-Ne-
مِنْ أَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُ
Min eyyi şey’in halakahu
(Allah) onu hangi şeyden yarattı
-itibaren-herhangi-bir şey-Onu yarattı
مِن نُّطْفَةٍ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُ
Min nutfetin, halakahu fe kadderahu
Nutfeden (bir damladan onu yarattı), sonra da ona kader tayin etti (gelişimini (DNA’larını) programladı ve ömür tayin etti)
-itibaren-sperm-Onu yarattı-
ثُمَّ السَّبِيلَ يَسَّرَهُ
Summes sebîle yesserahu
Sonra yolu ona kolaylaştırdı
-Daha sonra-Yol-
ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ
Summe emâtehu fe akberahu
Sonra onu öldürdü, böylece onu kabire koydurdu
-Daha sonra-Milletleri-
ثُمَّ إِذَا شَاء أَنشَرَهُ
Summe izâ şâe enşerahu
Sonra onu dilediği zaman neşredecek (diriltecek)
-Daha sonra-eğer-O istedi-
كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَا أَمَرَهُ
Kellâ lemmâ yakdı mâ emerahu
Hayır, (insan Allah’ın) ona emrettiği şeyi kada etmedi (yerine getirmedi)
-ikisi birden-Ne zaman-Elimine edildi-Ne-Onun emri
فَلْيَنظُرِ الْإِنسَانُ إِلَى طَعَامِهِ
Felyanzuril insânu ilâ taâmihî
İşte insan yemeğine baksın
-Bırak ona bak-İnsan-ile-
أَنَّا صَبَبْنَا الْمَاء صَبًّا
Ennâ sabebnâl mâe sabbâ(sabben)
Biz, suyu nasıl akıttıkça akıttık
-BEN-Salonumuz-su-
ثُمَّ شَقَقْنَا الْأَرْضَ شَقًّا
Summe şekaknâl arda şekkâ(şekkan)
Sonra yeri öyle bir yarışla yardık ki
-Daha sonra-Biz zorluklarımızız-Dünya-
فَأَنبَتْنَا فِيهَا حَبًّا
Fe enbetnâ fîhâ habbâ(habben)
Böylece orada taneler yetiştirdik
-Bu yüzden bizi bulduk-Hangi-Aşk
وَعِنَبًا وَقَضْبًا
Ve ineben ve kadben
Ve üzümler ve yoncalar
-Ve kurnaz-Ve önde
وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا
Ve zeytûnen ve nahlen
Ve zeytinler ve hurmalar
-Ziton-Ve biz dağılmışız
وَحَدَائِقَ غُلْبًا
Ve hadâika gulbâ(gulben)
Ve ağaçları iç içe olmuş (dalları birbirine girmiş) bahçeler
-Bedeli-Yüceltmek
وَفَاكِهَةً وَأَبًّا
Ve fâkiheten ve ebbâ(ebben)
Ve meyveler ve mer’alar (otlaklar)
-Ve onun hayal kırıklığı-Ve baba
مَّتَاعًا لَّكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ
Metâan lekum ve li en’âmikum
Sizin ve hayvanlarınız için meta olarak (faydalanmanız için)
-Nezaket-sana-
فَإِذَا جَاءتِ الصَّاخَّةُ
Fe izâ câetis sâhhatu
Fakat o sahha (sağır edici büyük gürleme) geldiği zaman
-Bu yüzden-Geldi-
يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ
Yevme yefirrul mer’u min ahîhi
O gün kişi kardeşinden kaçar
-gün-Münhasıran-Tek-itibaren-Erkek kardeş
وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ
Ve ummihî ve ebîhi
Ve annesinden ve babasından
-Ve annesi-Ve babası
وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ
Ve sâhıbetihî ve benîhi
Ve eşinden ve oğlundan (kaçar)
-Ve onun arkadaşı-Ve oğulları
لِكُلِّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ
Li kullimriin minhum yevme izin şe’nun yugnîhi
Onların hepsinin, o gün (izin günü), kendilerini meşgul eden bir şe’ni (işi başından aşan bir hali) vardır
-her şey için-Arayan-onlar kim-Daha sonra-ben-
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُّسْفِرَةٌ
Vucûhun yevme izin musfiratun
O gün (izin günü) parlayan yüzler vardır
-Yüzleşir-Daha sonra-
ضَاحِكَةٌ مُّسْتَبْشِرَةٌ
Dâhıketun mustebşiratun
Müjdelenmiş gülen yüzler (vardır)
-Gülerek-Yanlış repera
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ
Ve vucûhun yevme izin aleyhâ gaberatun
Ve o gün (izin günü), üzeri tozlu (toza toprağa bulanmış) yüzler vardır
-Ve Jajah-Daha sonra-onun üzerinde-
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ
Terhekuhâ kateratun
Onu bir karanlık kaplar
-Lezzetli-Quatra
أُوْلَئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ
Ulâike humul keferatul feceratu
İşte onlar, onlar kâfirdir, facirdir
-Onlar-Onlar-İnançsızlık-